Bir Dönem Para Olarak da Kullanılan Gerçek Bir Doğa Harikası: Obsidyen Taşının 5 İlginç Özelliği

Bir Dönem Para Olarak da Kullanılan Gerçek Bir Doğa Harikası: Obsidyen Taşının 5 İlginç Özelliği

Göz alıcı renkleriyle tarih boyunca insanların ilgisini çekmiş, sağlam yapısı nedeniyle pek çok malzemenin hammaddesi olmuş ve hatta bir dönem para olarak kullanılmış olan obsidyen, magmatik kayalardan oluşan bir camdır. Gelin gerçek bir doğa harikası olan obsidyen taşı hakkındaki bazı ilginç bilgilere ve özelliklerine yakından bakalım.

Volkanik dağları bilirsiniz. Bu dağların içinde eriyik halde bulunan lavlar farklı etkiler sonucu açığa çıkar. İnanılmaz sıcak olan bu lav dışarı çıktığı bölgenin hava koşullarına göre bazen oldukça hızlı bir şekilde soğur. Bu soğuma hızlı yaşandığı için bazı kimyasal reaksiyonlar gerçekleşmez. Sonuç olarak ortaya göz kamaştırıcı renklere sahip olan ve son derece sağlam yapılı obsidyen adını verdiğimiz bir cam çıkar. 

Obsidyen ile dünyanın her yerinde, hatta ülkemizde bile karşılaşmak mümkün. Elbette bunların hepsi aynı kalitede ya da yoğunlukta olmuyor ancak yine de her yerde volkanik oluşumlar olduğu için obsidyen taşı ile de karşılaşmak mümkündür. Benzersiz yapısı nedeniyle tarih boyunca insanların gözdesi olmuş olan obsidyen taşını gelin biraz daha yakından tanıyalım ve öne çıkan ilginç özelliklerinden bazılarını görelim.

Birbirinden ilginç obsidyen taşı özellikleri:

Obsidyen taşı diyoruz ancak bu bir taş değildir
Tarih boyunca yapılan ticari anlaşmaların en önemli metalarından bir tanesiydi
Obsidyen kullanılarak yapılan bıçaklarla cerrah hassasiyetinde kesimler yapmak mümkündür
Obsidyen denilince aklımıza siyah bir taş geliyor ancak doğada pek çok farklı çeşidi vardır
Pek çok farklı boyuta ve şekle sahip obsidyen ile karşılaşmak mümkün

Obsidyen taşı diyoruz ancak bu bir taş değildir:

Halk arasında taş olarak söylendiği için obsidyenin bir taş olduğunu düşünmek yanlış olacaktır çünkü tanımında belirttiğimiz gibi kendisi magmatik kayaçların eriyip soğuması sonucu oluşmuş olan bir camdır. Taş ile arasındaki temel fark, obsidyenin içinde kristal bir yapı olmamasıdır. Zaten lavın hızlı soğuması sırasında meydana gelmeyen kimyasal reaksiyon da tam olarak budur. 

Obsidyen iyi ki bir taş değil çünkü bir taş olsaydı ne bugün ne de tarih boyunca sevdiğimiz özelliklerinden hiçbirini kullanamazdık. Obsidyen için bir mineral demek de doğru değildir çünkü bireysel yapısı bilinen mineral safsızlıklarından son derece farklıdır. Bu yapısı da söz konusu kimyasal reaksiyonunun yaşanmaması nedeniyle oluşmuştur. Yine de kayaçların iç yapısı hakkında bir uzman değilseniz obsidyeni elinize aldığınız zaman onu bir taştan ayırt etmeniz epey zor olabilir.

Tarih boyunca yapılan ticari anlaşmaların en önemli metalarından bir tanesiydi:

Uzun yıllar önce, ticaretin takas üzerine kurulduğu dönemde elinizdeki mal ne kadar kıymetliyse o kadar çok ürün alabilirdiniz. İşte bu dönemde obsidyen, bugünkü altın kadar kıymetliydi. Çünkü obsidyen kolayca yontulabildiği için alet yapımında en çok aranan malzemelerden bir tanesiydi. Aynı zamanda harika bir görünüme sahip olduğu için de hem zıynet eşyalarında hem de diğer kişisel eşyalarda kullanılarak ürünün değerini arttıran bir süs malzemesiydi.

Obsidyen, dünyanın pek çok noktasında olsa bile her yerde görülen bir yapı değildir. Ancak alışverişler sırasında sık sık kullanıldığı için bugün nerede bir kazı yapılsa obsidyen malzeme ile karşılaşmak mümkün. Kuzey Amerika yerlilerinde, Maya uygarlığında ve Aztek uygarlığında obsidyen camının hem yoğun olarak kullanıldığı hem de son derece kıymetli olduğu biliniyor. Özellikle ok başı yapımında kullanılarak gerçek anlamda ölümcül silahlar yapılmıştır.

Obsidyen kullanılarak yapılan bıçaklarla cerrah hassasiyetinde kesimler yapmak mümkündür:

Mutlaka duymuşsunuzdur; bir kazıda bulunan insan iskeleti üzerinde cerrahi operasyonlar yapıldığına dair izler bulunur. Binlerce yıl önce bu nasıl mümkün olabilir diye soruyorsanız cevabı obsidyende gizli. Çünkü obsidyen ile monomoleküler kenar yapmak mümkündür. İşlenen obsidyenin kenarları zaman içinde havanın da yardımıyla matlaşacaktır. Doğru bir işleme ise onu bugün çelik kullanılarak yapılan bıçaklar kadar ince hale getirebilir.

Biraz daha açıklamakta yarar var. Çelik, uzun ve zorlu işlemler sonucunda bugün bildiğimiz anlamdaki keskinliğe kavuşuyor. Ancak obsidyen, doğal yapısı gereği bu keskinliğe uygun bir malzemedir. Hatta bugün bile ender de olsa bazı tıbbı cihazlarda obsidyen kullanılmaktadır. Fakat onu bu kadar kullanışlı getiren doğal yapısının aynı zamanda pek çok dezavantajı da olduğu için çeliğin yerini alacak bir malzeme değildir. Yine de binlerce yıl önce cerrah hassasiyetiyle ameliyat edilmiş biri bulunduğunu duyarsanız inanabilirsiniz. 

Obsidyen denilince aklımıza siyah bir taş geliyor ancak doğada pek çok farklı çeşidi vardır:

Lavların eriyip hızla soğuması sonucu oluşan obsidyen denilince hepimizin aklına siyah taşlar gelecektir. Doğru, obsidyen genel olarak farklı yoğunlukta ve boyutlarda siyah ve son derece parlak bir görünüme sahiptir. Ancak kar tanesi, altın, gümüş, maun, ateş ve daha nice isme sahip pek çok farklı obsidyen türü vardır. Bunların hepsinin ana sınıflandırması obsidyendir ancak renkleri, özellikleri ve şekilleri değişiklik gösterecektir.

Maalesef obsidyen hakkında bu bilgiyi edindiğiniz için ileride dolandırılma ihtimaliniz bir hayli yüksek. Çünkü pek çok satıcı sıradan camları ya da taşları obsidyen olarak satıyor. Piyasada sahtesi ile en çok karşılaşılan türler yeşil obsidyen ve kırmızı yani ateş obsidyendir. Her ikisi de büyüleyici bir görünüme sahip olan bu türleri bırakın birkaç yüz liraya satın almayı, doğada bulmak bile son derece zor. Ufak bir tüyo, obsidyen denilen malzemede fazla şeffaflık varsa o doğal bir malzeme değildir.

Pek çok farklı boyuta ve şekle sahip obsidyen ile karşılaşmak mümkün:

Volkan patlıyor, ortaya lav saçılıyor, bir anda soğuyor ve ortaya obsidyen çıkıyor. Okurken bile kaos ortamını hissettiğimiz bu oluşum sürecinde elbette kusursuz bir boyuta ya da şekle sahip obsidyenler oluşmasını bekleyemezsiniz. Yine de bulunduğu bölgeye bağlı olarak tamamen paramparça ya da kırıntı halde değildirler. Akik ve jasper nodüllerine benzer yapıdadırlar. Yani yuvarlaktırlar ancak dışa doğru pürüzleri, çıkıntıları ve kabartıları vardır.

Hawaii bölgesinde bulunan obsidyenlerden bazıları uzun liflere, bazıları ise ucunda damla benzeri yuvarlaklara sahiptir. Eski dönemde bu tür taşlar bulunduğu zaman adanın volkan tanrıçasını anmak için Pele’nin Gözyaşları olarak adlandırılmışlardır. Kuzey Amerika bölgesinde bulunan çok daha yuvarlak yapıdaki obsidyenler ise Apaçi Gözyaşları olarak bilinirler. 

Kuzey Amerika bölgesinde en nadir bulunan obsidyen formlarından bir tanesi ise iğne olarak adlandırılır. Yalnızca California eyaletinin Davis Creek bölgesinde bulunan bu obsidyen versiyonu siyah, maun ve hatta karışık gökkuşağı renginde olabilir. Günümüzde vazgeçilmez birer süsleme malzemesine dönüşen obsidyenler ne kadar ender bulunuyorsa kullanıldıkları malzemenin fiyatı da bir o kadar yüksek olacaktır.

Volkanik faaliyetler ile yeryüzüne çıkan lavların hızla soğuması sonucu ortaya çıkan obsidyen hakkındaki ilginç bilgilerden bahsederek bu doğal güzelliği daha yakından tanımaya çalıştık. Konu hakkındaki düşüncelerinizi yorumlarda paylaşabilirsiniz.