Büyük Güneydoğu Depremlerinin Adım Adım Nasıl Yaklaştığını Gösteren Çarpıcı Gerçekler

Büyük Güneydoğu Depremlerinin Adım Adım Nasıl Yaklaştığını Gösteren Çarpıcı Gerçekler

2010 ile günümüz aralığını kapsayan bu içerikte bilmeniz gereken en büyük gerçek, “çürük yapıların ve denetim zayıflığının ölümlere sebep olduğu” demek yanlış olmaz.

Bu içerikte, kendimizi bir tarafa çekerek hedef göstermek gibi bir amacımızın bulunmadığını baştan belirtelim. Hatta tam aksine, hepimizin ulaşabileceği kaynakları bir araya toplayarak ülkemizi derinden etkileyen ve Kahramanmaraş’ta gerçekleşen depreme nesnel bir perspektif kazandırmayı amaçlıyoruz.

Bunun için de 2010’dan bu yana hem Kahramanmaraş’ta hem de bölgedeki diğer illerde meydana gelen depremleri, bu depremlere gelen tepkileri ve sonradan gelecek depremlere yönelik hazırlıkları kronolojik olarak derledik.

2010 yılından başlayalım. Birçok medya kanalından uzmanlar seslerini iletiyordu.

Hatay’ın depremselliğine yönelik bir yazıda beklenen risk tarihinin üzerinden zaman geçtiği vurgulanmış ve bu bağlamda hem halk hem de yetkililer uyarılmış.

Farklı bir makalede ise Hatay Havalimanı temel alınmış. Söz konusu yapının riskli bir zemin üzerine inşa edildiği çok kez vurgulanmış fakat yetkililer önlem almamış. Bunun üstüne yapılan analizler de olası bir depremin çökmeye ve yıkılmaya sebep olabileceğini açıkça belirtmiş.

Makalenin içinde, çevrede gerçekleşen farklı depremler de yer alıyor.

Tarih-Enlem-Boylam-Gerçekleştiği Yer-Şiddeti

Bunun dışında farklı önerilere de yer veriliyor.

Bu ve benzeri yapıların yapımının öncesinde yasa ve yönetmeliklerden çıkılmaması, afet anında yeterli personelin bulunması, risk haritasının oluşturulması ve faaliyetlerin öncesinde uzmanlara danışılması öneriliyor.

Tekrar belirtelim, bu makale 2010’da yayımlandı.

Bu yıl içinde, önceki yıllardan beri sürekli güncellenen TBDY’de (Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği), yapı malzemeleri tarafında bir madde dikkat çekiyor.

Boşluklu beton briketler, dolgu duvarları için üretilmiş diğer tuğlalar, kerpiç, moloz taş, ponza taşı ve benzeri biçim verilmiş bloklar, hiçbir zaman taşıyıcı duvar malzemesi olarak kullanılmayacaktır”.

(2018’deki güncellenmiş hâli. belgenin 2007 gibi versiyonlarında da aynı kural yer alıyor.)

Aynı yılın yani 2010’un temmuz ayında ise TBMM’den, genel olarak ülkenin depremsel durumunu değerlendiren bir rapor geldi.

“Deprem Riskinin Araştırılarak Deprem Yönetiminde Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Raporu” isimli bu yazıda şu ifadeler yer alıyor:

“…Konunun uzmanlarının ortak görüşleri arasında; özellikle yerel yönetimlerin yapması gereken çalışmaları yapmadıkları ve gerekli maddi kaynakları depremden korunma ve önlem çalışmaları için ayırmadığı, depremlerle ilgili ulusal ve yerel strateji belirlenmediği, şehir planlamalarının siyasi çıkarlar yönünde şekillendiği, deprem bilinciyle hareket edilmeden, sürekliliği olan ve uygulanabilen politikalar üretilmediği konuları yer almaktadır.”

Komisyonun üç tür aşamasında ikinci olan ‘yerinde inceleme’ kısmında dikkat çeken bir kısım var:

“Komisyonun ikinci tür çalışmasını “Yerinde İncelemeler” teşkil etmiştir. Komisyonumuz sırasıyla İstanbul, Kocaeli, Yalova, Bolu, Düzce, Sakarya, Eskişehir ve Bursa’da yerinde incelemeler gerçekleştirmiştir.”

“Bu incelemelerde, valilikler ve belediyeler başta olmak üzere adı geçen illerdeki meslek odaları, üniversiteler ve sivil toplum kuruluşlarının da katıldığı toplantılar düzenlenmiştir. Komisyon Başkanı İdris GÜLLÜCE de, Elazığ’da meydana gelen depremin ardından bölgede yerinde incelemelerde bulunmuştur.”

“Bunlardan başka yine Komisyon Başkanı, 12-13 Mart 2010 tarihlerinde İstanbul’da gerçekleştirilen Deprem Danışma Kurulu 2010 Yılı İkinci Toplantısına ve 14 Haziran 2010 tarihli Deprem Danışma Kurulu Üçüncü toplantısına iştirak etmiştir. Komisyonun bu kapsamdaki çalışmalarının genel bir özeti aşağıda “B-Yerinde İncelemeler” başlığı altında incelenmiştir.”

“Ankara’da Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı Kriz Yönetim Merkezi, Kızılay depoları, MTA Genel Müdürlüğü ile başta Elazığ olmak üzere Çanakkale, Edirne, Tekirdağ, Denizli, İzmir, Muğla, Kahramanmaraş, Erzurum, Erzincan, Bitlis ve Bingöl’de planlanan yerinde inceleme çalışmaları ise TBMM Genel Kurulu’nda Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın çeşitli maddelerinin değiştirilmesine yönelik yapılan yoğun çalışmalar dikkate alınarak iptal edilmiştir.”

2011’de ise Van’da deprem meydana geldi.

7.2 büyüklüğünde olduğu belirtilen bu depremin ardından 9 Kasım 2010’da bir deprem daha gerçekleşti. Bu iki depremin neticesinde 644 kişi hayatını kaybederken 1966 kişinin yaralı olduğu belirtildi.

2012’de oldukça ümit verici olduğunu söyleyebileceğimiz UDSEP 2023 duyuruldu:

Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planı 2023 şeklinde açılıma sahip bu planda 2010 yılında deprem stratejisi geliştirme çalışmasının başlatıldığı belirtiliyor. Çalışmada 71 akademisyenin, uzmanın ve sivil toplum temsilcisinin bulunduğu belirtilmiş, buna ek olarak da yüzlerce çalışmanın gözden geçirildiği belirtilmiş.

Peki ne vardı bu UDSEP-2023 planında?

AFAD

AFAD’ın 2012 yılında yayımladığı dergide, planın uygulama döneminde yapılacakları görebiliyoruz. Detaylarına girersek çıkamayacağımız bu maddelere bakınca, geçtiğimiz günlerde sıkça gündeme gelen iletişim sıkıntısı ve Gaziantep Kalesi’nin zarar görmüş olması direkt aklımıza geliyor.

2013’te TMMOB Jeofizik Odası Adana Şube Başkanı Melih Baki, Hatay’da fırtına öncesi sessizliğe dikkat çekmişti:

Melih Baki’nin “Bu ülkenin coğrafyasının değiştirme şansımız yok. Depremleri durdurma şansımız da yok. Deprem olacaktır. O zaman ne yapmamız lazım, aklın ve bilimin yolunda özellikle deprem coğrafyasına sahip olan ülkelerin aldığı önlemleri bizim de hayata geçirmemiz lazım” sözleri dikkat çekmişti.

Sonrasında ise şöyle devam etti: “Kendi bölgemize baktığımız zaman Akdeniz’in içinde oluşan depremler, Osmaniye, Adana, Mersin’de oluşan depremlere bakıldığında demek ki bizim bölgemizde her an deprem oluşma riski mevcuttur”

Daha sonra şu şekilde sitem etmesi de gözden kaçmıyor:

“Biz ders almıyoruz. Bu uygulamalar çok mu zor? Bu kanunlar, bu yasalar neden çıkmıyor? Çıkan yasalara, yönetmeliklere ilgili belediyeler neden uymuyor? Neden denetlenmiyor? Bütün sorun burada. Çevre ve Şehircilik Bakanı, bir imarı planı yayınladı ve bütün belediyelerin buna uyma zorunluluğu getirdi ama bir fark var. Yasal zorunluluk getirmedi…

Bunun ardından 2013’teki başka bir haberde Prof. Dr. Ahmet Ercan’ın ve Prof. Dr. Süleyman Pampal’ın bulgularına yer verilmişti:

Orada ise Ahmet Ercan’ın şu ifadesi yer alıyordu:

“ABD’deki kasırgalar, çığ düşmeleri, depremlerle boşalan enerjideki artış ve Simi’deki deprem fırtınası bunun bir göstergesi. Türkiye’de de gerginliğin taşma noktasına geldiği yerlerde 2013’te depremler oluşabilir.”

“Bingöl, Adapazarı-Akyazı, Balıkesir, Yenice-Gönen, Midilli-Foça-Karaburun üçgeni, Hatay-Osmaniye arası, Amasya-Merzifon arası, Hakkâri, Mudanya-Erdek Yarımadası, İmralı gibi kesimler depreme duyarlı ve 2013 doğal depremlerinden etkilenebilir”

Süleyman Pampal’ın açıklaması ise halk arasında paniğe sebep olmuştu. Sözlerinin bir kısmı şu şekilde:

“Antakya, altı faylar, üzerinde de alüvyonların bulunduğu bir zeminin üzerinde duruyor. Yani Antakya’da bulunan faylar dünyanın en tehlikeli fayları, zemini de dünyanın en tehlikeli zeminlerinden biridir”

2014 yılında ise Adıyaman’ın depremselliği üzerine hazırlanan bir rapor bulunuyor.

Raporda geçen “1900-2013 yılları arasında meydana gelmiş ve magnitüdü 5 ve üzerinde olan depremler modellenerek, ardışık deprem oluş zamanları belirlenmiştir. Bu modellere göre, 4500 gün (~ 12,5 yıl) içerisinde magnitüdü 5’ten büyük bir depremin olma olasılığı %90‘dan fazladır.” açıklaması da gelmekte olan bir depreme karşı uyarı niteliği taşıyor. Hemen ardından şu ifadeler geliyor:

“Bu projenin raporunu yazım aşamasında, Adıyaman’ın kuzeyinde 30/12/2013 tarihinde magnitüdü 4.2 olan bir deprem meydana gelmiştir. Proje alanı içerisinde yer alan bu depremin oluş zamanı ile bölgede meydana gelmiş olan magnitüdü 4‘ten büyük bir önceki deprem (08/01/2013) arasındaki zaman 385 gün olup, bu projede belirtilen meydana gelme olasılığı %80‘den fazla olarak verilmiştir”

2015 yılında Prof. Dr. Semir Över’den Hatay için bir uyarı geldi.

Bayındırlık ve İskân Bakanlığı Deprem Araştırma Dairesi tarafından hazırlanan Türkiye Deprem Bölgeleri Haritasına göre değerlendirme yapan Över, bu bağlamda Hatay’ı değerlendirmişti.

“Son yüzyılda Hatay’da meydana gelmiş en büyük deprem ise 22 Ocak 1997’de 5.7 büyüklüğünde meydana geldi. Hatay’ı etkileyen son iki tarihsel depremin büyüklüğü 7.2 ve 7.3’tür. Dolayısıyla Hatay’ın jeolojik konumuna baktığımızda, Hatay’da 7 ve üzeri büyüklüğünde deprem beklemekteyiz.”

“Bu durumda son yüzyılda Hatay’da meydana gelen en büyük deprem olan 5.7 büyüklüğündeki depremin açığa çıkardığı enerji ile beklediğimiz 7 ve daha büyük depremin açığa çıkaracağı enerjiyi kıyasladığımızda beklediğimiz deprem 5.7 büyüklüğündeki depremin yaklaşık 90 katı olacaktır”

2016 yılında bir uyarı da Diyarbakır için geldi.

Bu sefer depremin büyüklüğünden ziyade depreme karşı hazırlıksızlık ön plandaydı. Zira dönemin Dicle Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi-İnşaat Mühendisliği Bölümü’nden Yrd. Doç. Dr. İdris Bedirhanoğlu, olası bir depremde Diyarbakır’daki 25 bin binanın çökme riskiyle karşı karşıya olduğunu söyledi.

2017’de acele kamulaştırma kararıyla Diyarbakır’ın Sur ilçesinde yıkım başladı.

Kentsel dönüşüm kapsamında 850’den fazla yapının yıkılması kararı, o dönemde halk ve yetkililer arasında gerginliklere sebep olmuştu.

Bunun ardından 2017’nın mayıs ayında 1 haftada 13 deprem olması dikkat çekmişti.

Çorum, Erzurum, Antalya, Kahramanmaraş, Aydın ve Tokat’ı etkileyen bu depremlerin büyüklüğü Richter ölçeğinde 2.2 ile 4.9 arasında değişiyordu. Can ve mal kaybına sebep olmamış olsalar da halk arasında kayda değer bir panik ortaya çıktı.

2018 yılında ise Kahramanmaraş’ta bir deprem gerçekleşti.

Richter ölçeğine göre 4.8 büyüklüğünde olan bu deprem, Andırın ilçesinde meydana geldi. Bu bile bazı evlerde çatlaklar meydana getirebilmişti. Bunun dışında panik olan halk da kendisini dışarı atmıştı.

2019 yılında Elazığ Sivrice’de bir deprem meydana geldi.

4 Nisan 2019’da gerçekleşen 5.2 şiddetindeki bu depremin etkileri de bir çalışmada değerlendirildi. Söz konusu değerlendirmede hasarların sebebi olarak, diğer tüm depremlerde olduğu gibi düzensizlik gösteriliyordu.

Bu çalışmada, söz konusu bölgenin kırsalında yer alan yığma yapılarda, yetersiz hatıl uygulamaları, farklı özellikli malzemelerin kullanımı, düşük kaliteli örgü malzemesi, yetersiz köşe kilitlenmeleri, döşemenin betonarme olmaması gibi nedenlerden dolayı, meydana gelen farklı hasar tipleri tespit edilmiştir. Hasarların büyük oranda Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği-2018’de (TBDY2018) belirtilen düzensizliklerden kaynaklandığı görülmüştür”.

Yapılardaki hasarın başlıca sebepleri ise şu şekilde gösterildi:

  • Düşey veya duvar üstü hatılların eksik ya da yetersiz olması,
  • Büyük kapı ve pencere boşluklarının bulunması,
  • Duvar-köşe birleşimlerinde uygun olmayan bağlantılar,
  • Şartnamelerde belirtilen kuralların ihlali,
  • Mühendislik bilgisi/hizmetlerinin eksikliği,
  • Kalitesiz işçilik,
  • Düşük dayanımlı malzeme kullanımı,
  • Boşluk oranı fazla tuğla kullanımı,
  • Temel veya zemine bağlı oturmalar,
  • Ağır çatılar,
  • Düğüm noktalarının yanlış teşkil edilmesi,
  • Saha koşullarına bağlı sismik performans,
  • Her iki yönde taşıyıcı duvar yerleşiminin uygun olmaması,
  • Döşemenin betonarme olmaması ve rijit diyafram oluşmaması.

Ayrıca yasaklanmış olan kerpiç kullanımı da bölgedeki zararın başlıca sorumlularından olmuş. Saha çalışmalarında varılan sonuç ise şu şekilde:

“Yapılan saha çalışmalarında, farklı zemin oturmalarına bağlı olarak yığma yapılarda oturma çatlakları gözlemlenmiştir. Bölgenin bazı yerleşim alanlarının yamaca oturması, iki yapının birleşim yerlerinde ya da yapı içi duvar birleşim bölgelerinde hasarlara sebep olmuştur…”

Kaynak (Haber), Kaynak (Çalışma)

Kahramanmaraş’ın afetselliğine odaklanan bir çalışmanın sonucunda ise şu sözler yer alıyor:

“Çalışmada elde edilen haritaya göre Kahramanmaraş ilinin güney kesimlerinde Dulkadiroğlu, Türkoğlu ve Pazarcık ilçelerinde uygun alanlar yoğun olarak görülmektedir. Bu bölgeler, gerekli arazi çalışmaları da yapılarak, hazine veya özel mülkiyete ait olup olmadığı, arazi kullanımı, imar ve iskân durumu gibi bilgiler de göz önünde bulunarak değerlendirilmelidir.”

“Bu gibi çalışmalar, olası doğal afet sürecinde, afet öncesi planlama ve hazırlıklı olma, afet anında ve sonrasında durum tespit etme, acil müdahale ve iyileştirme gibi çalışmaların etkin olarak yürütülmesinde karar vericilere kolaylık sağlayacaktır.”

“Afet yönetimi çok karmaşık bir yapıya sahip olduğundan, bu sürecin en iyi şekilde yönetilmesinde bilgi teknolojilerinin kullanımı önem taşımaktadır. Özellikle, afet öncesi planlama ve analiz, afet anında bilgi akışı ve karar verme, afet sonrası olaya müdahale ve iyileştirmede karar destek sistemi olarak CBS’nin kullanılması pek çok fayda sağlamaktadır.”

Geldik 2020’ye. Burada tekrar Elazığ’da, hatta biraz önce bahsettiğimiz Sivrice’de bir deprem daha gerçekleşti.

Bu depremin sonuçlarına odaklanan bir çalışmada, Elazığ’nın şehir merkezindeki binaların yaklaşık %13’ünün hasarlı olduğu tespit edilmiş. Depremden en çok zarar gören mahallelerde ise yapıların eski olmasına dikkat çekilmiş.

Araştırmanın yapıldığı dönemde Elazığ Valiliği Çevre ve Şehircilik Bakanlığı İl Müdürlüğünden elde edilen rakamlara göre şehir merkezinde toplamda 27.438 bina vardı. Yani bu binaların 3.527 adedi hasarlı kategorisindeydi. Bu kategorinin içinde orta hasarlı binalardan acil yıkılacak şeklinde değerlendirilenlere kadar hasar oranı değişen binalar vardı.

Daha da kötüsü…

Bir anda evlerini kaybeden bu insanlar, çadır veya konteyner gibi geçici barınma alanlarından, şartların çok daha iyi olduğu normal konutlara taşınma isteği duymuşlardır. Bu talebi karşılayacak bir stokun bulunmaması, kira ve ev fiyatlarının ani ve fahiş bir fiyata çıkmasına sebep olmuştur.

Prof. Dr. Naci Görür, bu yıl içinde bir uyarıda bulundu.

“Hangi yer bilimciye sorsak, Çelikhan-Erkenek, Maraş-Türkoğlu yöresini riskli sayar.”

Hatay’da gerçekleşecek olası bir deprem için önceden tahminler yapılmıştı.

Çalışmadaki verilere göre 7.5 büyüklüğünde bir depremin, Antakya’daki 57.891 binadan 57.475’ine zarar vereceği tahmin ediliyordu. Ayrıca tahminlerin arasında 30.000 kişinin hayatını kaybedeceği de yer alıyordu.

2021’de de farklı uyarılar geldi.

Bunlardan biri de İnşaat Mühendisi Serdal Sıkar’dan gelmişti. Sıkar, Hatay’da yer alan Defne ilçesinin olası bir depreme karşı hazırlıklı olmadığını, böyle bir depremde ilçenin büyük zarar göreceğini söylemişti.

Aynı yılın ağustos ayında AFAD, Hatay’ın ilçelerine giderek Marmara Depremi’nin yıl dönümünde bilgilendirmeler yaptı.

2022’de ise Hatay’da bir deprem meydana geldi.

Kırıkhan’da gerçekleşen bu deprem, 4.8 büyüklüğündeydi. Bu deprem sonucunda 5 evin hasar aldığı belirtilmiş, sonrasında da bu evler mühürlenmişti.

Bunun dışında aynı yıl içinde AFAD, Kahramanmaraş’ın afetselliğine dair bir belge yayımladı.

AFAD

Belgenin içinde depreme yönelik açıklamalar şu şekilde:

Kahramanmaraş ilinden geçen aktif fay hatları, depremin il bakımından önemini vurgulamaktadır. Yeni imar alanlarındaki zemin özelliklerinin zayıf olması, sanayi tesislerinin alüvyal toprak alanları üzerinde kurulmuş olması gibi konular çevresel faktörler açısından oldukça önemlidir.”

“Deprem konusunda kent nüfusunun bilinçli olmaması, deprem tehdidinin ciddiye alınmaması ve önemsenmemesi durumu kentin sosyal faktörlerinin değerlendirilmesi gerekliliğini ortaya çıkarmaktadır.”

“Finansal eksiklikler, mevzuat ve yönetmelik sorunları, yer seçimi konusunda kurumlar arası iletişimin olmaması, kontrol ve denetim mekanizmalarının işleyişindeki eksiklikler konuları da ekonomik, politik/yasal açıdan değerlendirilmesi gereken önemli konulardır.”

“Dolayısıyla, Doğu Anadolu Fayı’nın Türkoğlu-Gölbaşı segmentinde yakın gelecekte deprem üretme potansiyelinin yüksek olması, amaç-hedef ve eylemlerin belirlenmesi sürecinde GZFT analizinin önemini ortaya çıkarmaktadır.

2023 yılında öncelikle Hatay Belediye Başkanı Lütfü Savaş’ın açıklamaları dikkat çekti:

Savaş’ın açıklamaları, “Hatay yıkıcı bir depremin tekrarına hazırlıklı değil” şeklindeydi.

Maalesef bunun üstünden çok geçmeden, 6 Şubat 2023 tarihinde Kahramanmaraş depremi meydana geldi.

Rönesans Rezidans

Toplamda 10 ili etkilemiş olan bu depremde güncel verilere göre 35 bini 418 kişi hayatını yitirdi. 100 bini aşkın kişiyse yaralandı. Bu depremde yıkılan binaları yapmış olan müteahhitler yurt dışına kaçmaya çalışırken yakalandı ve bir kez daha öldürenin deprem değil; çürük, bakımsız ve denetimsiz bina olduğunu gördük.

İş bununla da bitmedi!

Gazeteci Murat Yetkin’in Yetkin Report’ta yer alan iddiasına göre BBP lideri Mustafa Destici, imar affı için ekim ayında bir kanun teklifi vermişti. 6 şubatta Kabine toplantısında karara bağlanması beklenen bu kanun, iddiaya göre deprem olunca gündemden kaldırıldı.

Yani iddiaya göre deprem olmasaydı bir imar affı daha gelecekti.

Editör notu:

Başta da belirttiğim gibi, bu içerikte herhangi bir tarafı hedef gösterme amacımız hiç olmadı. Sunduğumuz kaynakların hiç biri de gizli belgeler değiller. Ek olarak biz 2010 yılından başlamış olsak da ülkemizin deprem geçmişinin bundan çok daha öncesine uzandığını biliyoruz.

Yani hazırladığım bu içeriğin amacı, birilerini suçlamaktan ziyade ülkemizin depremselliği konusunda sizlere nesnel bir bakış açısı kazandırmaktan başka bir şey değil. Son acı depremle birlikte gördük ki önlemler ve öneriler yeterince dikkate alınmamış. Bu durumda yapılması gereken ise belli; konunun uzmanları dinlenmeli ve gerekli önlemler alınarak, daha fazla kayıp verilmesinin önüne geçilmeli.

Toplu olarak deprem ülkesinde yaşadığımızın bilincindeyiz. Buna göre hareket etmediğimiz, her felaketi 1 ay sonrasında unuttuğumuz sürece bunun bir döngü olmaktan çıkamayacağını tahmin etmek zor değil.

İLGİLİ HABER

İLGİLİ HABER

İLGİLİ HABER

İLGİLİ HABER

İLGİLİ HABER

İLGİLİ HABER