Büyük Hayallerle Başlanıp Hüsranla Biten Birbirinden 'Çılgın' Mega Projeler

Büyük Hayallerle Başlanıp Hüsranla Biten Birbirinden 'Çılgın' Mega Projeler

İnsan, nispeten işlevsiz şeylere dudak uçuklatan pahalar biçmekten çekinmeyen bir canlı. Öyle ki bunların bazıları için “mega proje” diye yeni bir sınıflandırmaya dahi ihtiyaç duymuşuz. Peki, nedir bu “mega projeler”?

Mimariye ve gösterişe gelince insanoğlunun doyumsuzluğu, evrende sınır tanımayan sayılı şeylerden biri.

Bu yazımızda sizler için dünyanın dört bir yanından birbirinden uçuk mega projeleri ve hayal kırıklıklarıyla sonuçlanan serüvenlerini derledik.

Bomboş kalmaya mahkûm bir stadyum: “Arena da Amazônia”

2021 FIFA Dünya Kupası’na ev sahipliği yapması amacıyla Brezilya’da inşa edilen “Arena da Amazônia”, adını gelmiş geçmiş en işlevsiz stadyum olarak tarihe altın harflerle yazdırdı.

Brezilya’nın çok az bir nüfusa sahip olan ve Amazon yağmur ormanlarının ortasında bulunduğu için ulaşımı aşırı zor olan Manaus şehrine inşa edilen bu stadyum, hem konum hem de çevresel faktörler açısından neresinden tutsanız tutun elinizde kalacak türden.

İnşa edilişinden bu yana sadece 6 maça ev sahipliği yapan ve 44.300 kişilik kapasiteye sahip olan bu stadyum, çok fazla koltuğa sahip olduğu ve yakınlarındaki yerleşimler adeta birer küçük kasaba oldukları için stadyumun belki de tam kapasitesi asla kullanılamayacak. Tabii, taraftar arkadaşlarınızla bu konuda kendinize güveniyorsanız, gidip şansınızı deneyebilirsiniz!

Myanmar’ın sıfırdan inşa edilen başkenti: “Nepido”

2002’de sıfırdan inşasına başlanan Nepido, adeta yoktan var edilen bir şehir. Myanmar’ın yeni başkenti olarak Yangon’un yerini alması planlanan Nepido’nun inşası, 2012 yılı gibi çok yakın bir zamanda tamamlanmıştı.

Yeni başkent her ne kadar başarıyla inşa edilmiş olsa da devletin beklentilerinin büyük bir kısmını karşılayamayacağı zamanla açığa çıktı. Bu meselelerden ilki ve en büyüğü, tahmin edebileceğiniz üzere, sıfırdan inşa edilmiş olması dolayısıyla doğan nüfus ihtiyacıydı.

Myanmar her ne kadar bu nüfus sorununu çözmek için elinden geleni yapsa da bu sorun, başka bir sorunla daha doğrudan bağlantılı olduğu için tüm çabalar boşaydı: Halkın büyük bir kısmı için değil şehre taşınmak, araba almak dahi finansal açıdan imkânsıza yakın. Bu yüzden Nepido’nun 20 şeritli yolunu kullanmayı tercih edeceklerini sanmıyoruz.

Çin’in bir türlü yerleşilemeyen hayalet şehirleri: Zhujiang, Zhengdong, Tianducheng ve niceleri

Ekonomik çarklarının büyük bir kısmı gayrimenkul sektörü üzerinden dönen Çin, 2000’lerin başlarında sektörü daha da kalkındırabilmek amacıyla sıfırdan, yeni şehirler inşa etme kararı almış ve bu sürecin sorumluluğunu bazı devlete bağlı gayrimenkul ve inşaat şirketlerine teslim etmişti.

Bu ülkedeki gayrimenkul anlayışı, barınma olanağı olarak düşünülmekten ziyade bir yatırım aracı olarak değerlendirilmekte. Dolayısıyla insanlar, asla ihtiyaç duymayacakları sayıda gayrimenkul satın alarak geleceklerine yatırım yapma ve henüz inşa edilmeden daire satın alma eğilimindeler.

Büyük bir hevesle başlanan ve büyük ilerleme gösteren bu proje, yaşanan yolsuzluk skandalları sonrasında Çin hükûmetinin tüm yeni şehirlere el koymasıyla rafa kaldırıldı. Tabii tahmin edeceğiniz üzere, proje daha da devam etmedi ve kimseye iade yapılmadı. Bu koca koca şehirler ne yıkıldılar ne de herhangi bir başka şekilde değerlendirildiler.

Malezya’nın Singapur’u gölgeleme girişiminden doğan acayip bir yerleşim: “Forest City”

Zamanında nüfusunun çoğunluğunu Çinlilerin oluşturduğu bahanesiyle Singapur’a zorla bağımsızlık ilan ettirmesiyle tarihte bir ilke imza atan Malezya, Singapur’a Malakka Boğazı’nın güneydoğu ucunda bulunması dolayısıyla gelen büyük sermaye seli üzerine bu kararından zamanla feci derecede pişman oldu.

Sermaye konusunda Singapur’un önüne geçebilmek ve mümkünse Singapur’dan yatırımcı ve sermaye aşırmak hedefiyle Malezya, Çin’in de desteğiyle 2006’da Singapur’un kuzeyine yeni bir şehir inşa etmeye başladı. Tahmin edebileceğiniz üzere bu proje de tıpkı diğer sıfırdan şehir inşa etme projeleri gibi hem yeterli sermaye sağlanamadığı hem de zengin elitistlerin kontrolüne geçtiği için asıl amaçlarından saptı ve başarısızlıkla sonuçlandı.

Kaliforniyalı zenginlerin çöle yerleşme girişimleri: “California City”

Listemizdeki son sıfırdan şehir inşa etme girişimi olan California City, Los Angeles gibi metropolislere rakip olması amacıyla Kaliforniya’nın güneydoğusuna inşa edilen bir yerleşim. Bu mega projenin diğer tüm deneysel şehir projelerinden en büyük farkı, bir çölün ortasına inşa edilmesi.

Seçilen çöl arazisinin altında büyük tatlı su rezervleri olduğuna inanıldığı için bu şehir, yatırımcı çekmekte başarılıydı. Konumu dolayısıyla idame masrafları gitgide katlanılmaz bir hâl alan bu şehir, zamanla hemen hemen tüm sermayedarlarını kaybetti.

ABD’nin başarısızlıkla sonuçlanan en büyük inşaat deneyimi: “Süper İletken Süper Çarpıştırıcı”

90’larda belirli bilimsel araştırmalara ev sahipliği yapması ve bu araştırmaları ciddi derecede hızlandırması amacıyla ABD’nin Teksas eyaletine inşa edilmesi plananan bu devasa atom çarpıştırıcısı kompleksi, tarihin şüphesiz en tutarsız büyük bütçeli başarısızlıklarından biri.

Sözünü ettiğimiz tutarsızlığın asıl sebebi, projenin büyüklüğü ve zorluğu dolayısıyla masrafların hiç duraklamaksızın artış göstermeleriydi. Yaklaşık 45.000 kişilik nüfusa sahip Waxahachie yerleşiminin etrafının 87 kilometrelik bir tünel ile sarılmasının planlandığı proje için başlangıçta yaklaşık 4 milyar dolarlık bir harcama gerekirken bu meblağ, zamanla 11 milyar dolara kadar yükselince tüm proje rafa kaldırıldı.

Hiçliğin ortasından geçen sofistike bir yol ağı: “Interstate H3”

ABD’nin 50. eyaleti Hawaii’de inşa edilen Interstate H3 yol ağı, konumu ve işlevsellik potansiyelinin pek kısıtlı olması dolayısıyla muhtemelen en gereksiz yol ağı yatırımlarından biri.

Tek işlevi Amerika Birleşik Devletleri Silahlı Kuvvetleri’nin iki askerî tesisini birbirine bağlamak olan ve balta girmemiş ormanlardan geçirilen bu yol ağı, Hawaii’nin adalardan oluşan dağlık ve ormanlık bir eyalet olduğu gerçeği göz önüne alınırsa hemen her açıdan kullanışsız.

Tarihin en fazla zarar eden havalimanı: “Mattala Rajapaksa Uluslararası Havalimanı”

Sri Lanka’nın eski cumhurbaşkanı Mahinda Rajapaksa’nın talimatlarıyla ve şerefine inşa edilen bu havalimanı, büyük umutlarla üstlenilip sonrasında başarısızlıkla sonuçlanan projelerin başında gelmekte.

Havalimanının inşasındaki asıl gerekçe, Sri Lanka’nın zamanında sadece tek bir havalimanına sahip olması ve ülkenin güney kıyılarının yeterli yatırım almamasıydı. Bu sebepten ötürü yeni havalimanının inşa edileceği yer olarak zamanın cumhurbaşkanı Mahinda Rajapaksa’nın memleketi Mattala’da karar kılındı.

Mattala Rajapaksa Uluslararası Havalimanı, başarıyla inşa edilebilmiş olmasına rağmen ziyaretçi ve uçuş almayıp zarar etmesi dolayısıyla devleti ve yatırımcılarını hüsrana uğrattı. Zamanla “dünyanın en işlevsiz havalimanı” unvanını kazanan ve bu unvana büyük bir itinayla tutunan Mattala Rajapaksa Uluslararası Havalimanı, başka bir işlevi kalmadıktan ve Mahinda Rajapaksa seçim kaybettikten sonra en nihayetinde pirinç depolanabilmesi amacıyla kocaman bir pirinç ambarına çevirildi. Belki de, en azından, “boş kalmamış” diyebiliriz.

Kuzey Kore’nin Güney’e karşı son çare yumuşak güç atılımı: “Ryugyong Oteli”

Güney Kore’nin 1988 olimpiyatlarına ev sahipliği yapmaya hak kazandığı ve uluslararası basında kendinden çokça kez söz ettirmeye başladığı 80’lerde Kuzey Kore, komşusunun gölgesinde kalmamak amacıyla bazı son çare ve alelacele işlere girişti.

Bu projelerden tartışmasız en çarpıcısı, dünyanın en büyük oteli olması planlanan ve 1989’daki 13. Dünya Gençlik ve Öğrenci Festivali’ne ev sahipliği yapması düşünülen Ryugyong Oteli’ydi.

Otelin inşası ilk başlarda Sovyetler Birliği üstlendi. Sovyetler Birliği’nin çöküşü sonrasında tamı tamına 16 yıllığına inşası yarım kalan bu proje, nihayetinde Mısırlı bir inşaat şirketi tarafından devralındı. Bu kritik gelişmeye rağmen proje, bazı zorluklar ve sermaye eksikliği dolayısıyla 2012’de tekrar rafa kaldırıldı. Günümüz şartlarında bu otel, Kuzey Kore turizme tam olarak açılmadığı sürece büyük olasılıkla hiçbir işe yaramayacaktır.

Halktan gelen büyük tepki üzerine rafa kaldırılan bir nükleer atık deposu: “Yucca Dağı Nükleer Atık Deposu”

Enerji üretiminin azımsanmayacak bir kısmını nükleer enerji aracılığıyla gerçekleştiren ülkelerin ortak bir soruna sahip olduklarını belirtsek, tahmininiz ne yönde olurdu?

Tahmininiz nükleer atık sorunu ise doğru bildiniz! Tıpkı kimsenin elinde tutmak istemeyeceği ve elden ele fırlattığı birer çürük yumurta gibi, nükleer atıklar da hiçbir toplumun ve Finlandiya haricinde hiçbir devletin kendi olanaklarıyla uğraşmak istemeyeceği türden bir atık sorunu.

Amerika Birleşik Devletleri, yakın zamanda kendi atık sorununu çözebilmek adına kendi topraklarına birkaç nükleer atık deposu inşa ettirmişti. Bunlardan biri de 2002’de inşasına başlanan Nevada’daki Yucca Dağı Nükleer Atık Deposu’ydu. Nevada halkının tepkileri ve kapasitenin yetersizliği üzerine bu proje de -doğru tahmin ettiniz- rafa kaldırıldı.

Sizce bu mega projelerden hangileri en başarısızları? Peki, bu mega projelerden birini sahiplenme ve belki de tüm sorunlarını düzeltme imkânınız olsa, hangisini seçerdiniz?

  • Kaynaklar: Top Luxury, INVESTINPAK, Matador

Bu başarısızlık hikâyeleri dahası için içinizde merak uyandırdıysa, benzer hikâyeleri ele alan şu yazılarımızı da inceleyebilirsiniz:

İLGİLİ HABER

İLGİLİ HABER