Çocukluk Travmalarından Kumar Bağımlılığına Kadar: Rus Edebiyatının Önemli Yazarı Tolstoy Hakkında Bazılarını İlk kez Duyacağınız İlginç Bilgiler

Çocukluk Travmalarından Kumar Bağımlılığına Kadar: Rus Edebiyatının Önemli Yazarı Tolstoy Hakkında Bazılarını İlk kez Duyacağınız İlginç Bilgiler

Rus edebiyatının en önemli yazarlarından bir tanesi olan Lev Tolstoy, uzun hayatında sayısız eser bırakmış ve bu eserler farklı dillere çevrildikçe yalnızca ülkesinin değil dünyanın en önemli yazarlarından biri olduğunu ortaya çıkarmıştır. Yaşadığı hayat ise bir hayli sıra dışı detaylarla dolu. Gelin Tolstoy hakkında bazılarını ilk kez duyacağınız ilginç bilgilere yakından bakalım.

Leo Tolstoy olarak da bilinen Lev Nikolayeviç Tolstoy, 1828 yılında dünyaya geldi ve 1910 yılında hayatını kaybedene kadar epey uzun ve hareketli bir yaşam sürdü. Uzmanlara göre yazarın hayatı dönem dönem incelenmelidir. Çünkü hayatının ilk gençlik yılları kötü alışkanlıklarla ve serserilikle geçti ama yaş kemale erdikten sonra Tolstoy büyük bir değişim geçirdi ve neredeyse bir derviş gibi yaşamaya başladı.

Aslında sıkı bir Tolstoy okuyucusuysanız zaten bu değişimi kendi gözlerinizle de görebilirsiniz. Çünkü yazarın eserleri, hayatından önemli izler taşımaktadır. Yaşarken kıymetini bilinen nadir yazarlardan biri olmuştur ve hayatının son yıllarında insanları ruhani açıdan da etkilemeyi başarmıştır. Tolstoy hakkında bazılarını ilk kez duyacağınız ilginç bilgilere gelin yakından bakalım.

Tolstoy hakkında ilginç bilgiler:

  • İlk romanında çocukluk travmalarından bahseder.
  • Tolstoy, diller konusunda gerçek bir uzmandı.
  • Abisinin zoruyla asker oldu.
  • Mirasını kaybedecek kadar büyük bir kumar bağımlılığı vardı.
  • El yazısı okunacak türden değildi.
  • Karısı ile aralarında berbat bir ilişki vardı.
  • Tolstoy kiliseden aforoz edildi ve kendi inanç sistemini kurdu.
  • Shakespeare’i hiçbir zaman sevmedi.
  • Tolstoy’un Nobel Edebiyat Ödülü’nü reddettiği söylenir.
  • Yazarın sayısız mektup arkadaşı vardı.

İlk romanında çocukluk travmalarından bahseder:

Leo Tolstoy tarafından kaleme alınan ilk roman, The Contemporary isimli dergide 1852 yılının Kasım sayısında L. N. mahlası ile yayımlanan Çocukluk adı romandır. Yazarın genç bir yaşta kaleme aldığı bu eser, otobiyografik bir anlatıya sahiptir. Çünkü kendisi henüz çocuk yaşta önce annesini, daha sonra da babasını kaybetmiş ve akrabalarının yanında büyümüştür. Yaşadığı bu travmalı dönemde edebiyata ve dillere olan ilgisi başlamıştır.

Tolstoy, diller konusunda gerçek bir uzmandı:

Tolstoy’un çocukluk döneminde başlayan dil ve edebiyat ilgisi ömrü boyunca devam etti. Ana dili dışında akıcı bir biçimde İngilizce, Fransızca, Almanca konuşabiliyor; usta bir şekilde Yunanca, Latince, İspanyolca, İtalyanca, Türkçe ve Bulgarca okuyup yazabiliyordu. Elbette bunlar yalnızca bilinenler, muhtemelen yazar çok daha fazla dile hakimdi çünkü öldüğü zaman kütüphanesinde 39 farklı dilde yazılmış 23 binden fazla eser vardı.

Abisinin zoruyla asker oldu:

Tolstoy, aristokrat bir aileden geliyordu ve o dönem Rus soyluları arasında askerlik popüler bir meslekti. O da abisinin zorlamasıyla 1854 yılında askere yazıldı ve Kafkasya’da göreve başladı. Aynı yıl Ukrayna’ya gönderildi ve kendini Kırım Savaşı’nın ortasında buldu. Savaşın sonuna kadar asker olarak görev yaptıktan sonra 27 yaşındayken istifa etti. Usta yazar, askerlik sürecinde yaşadıklarını asla unutmadı ve ünlü eseri Savaş ve Barış romanında bu yıllardan uzun uzun bahsetti.

Mirasını kaybedecek kadar büyük bir kumar bağımlılığı vardı:

Dostoyevski’nin adı çıkmış, asıl kumar bağımlısı olan Tolstoy’du. Özellikle askerlik döneminde kendisinin alkole, kadınlara ve kumara bağlımlı olduğu biliniyor. Tüm askerlik maaşlarını kumarda kaybediyordu. Yetmezmiş gibi bir oyunda ona ailesinden miras kalan koca bir mülkü de kaybetti. Neyse ki sonunda tövbe etti ve bir daha eline kart almadı.

El yazısı okunacak türden değildi:

Tolstoy, konuşmayı ve yazmayı severdi. Sayısız eser vermesinin de nedeni budur. Fakat bu kadar çok yazan adamın bir laneti vardı, yazısı berbattı. O dönemde bütün eserlerin el yazısı ile yazıldığını düşünürsek bu büyük bir sorundu. Neyse ki karısı Sophia vardı. Savaş ve Barış dahil olmak üzere yazarın neredeyse tüm eserleri yayınevi editörlerine gönderilmeden önce karısı Sophia tarafından özenle yazılıyordu. Kimbilir belki Sophia olmasa bu eserlerin büyük bir bölümü yayınlanmayacaktı.

Karısı ile aralarında berbat bir ilişki vardı:

Sophia ile Lev Tolstoy, 1862 yılında evlendikleri zaman aralarında 16 yaş vardı. Fakat Tolstoy son derece çekici bir adamdı ve aralarında tutkulu bir aşk vardı. Maalesef bu büyü, yazarın karısına cinsel sapkınlarla dolu günlüğünü okutması ile bozuldu. Yıllar geçtikçe Tolstoy’un ruhani konulara eğilmesi ve 13 çocuklu ailesi ile ilgilenmemesi işleri berbat hale getirdi.

Tolstoy kiliseden aforoz edildi ve kendi inanç sistemini kurdu:

Tolstoy bir Katolikti ancak Katolik kilisesini beğenmiyor ve bunu reddeden şeyler yazıp söylüyordu. Bir noktada kilise bundan rahatsız olmaya başladı ve ünlü yazarı aforoz etti. Tolstoy bu durumdan rahatsız olmadı, zaten uzun yıllardır ruhani konularla ilgileniyor ve kendine ait bir inanç sistemi geliştiriyordu. Bu sisteme göre dünya işlerinden elini eteğini çekmişti ve yoksulluğu övüyordu. Ağaç kabuklarından yapılmış ayakkabılar giyiyordu. Öyle ki bir ara romanlarından aldığı tüm telif haklarını reddetmeye karar verdi. Neyse ki karısı araya girdi de çoluğunun çocuğunun rızkını kurtardı.

Shakespeare’i hiçbir zaman sevmedi:

Tolstoy; Laurence Sterne, Jean-Jacques Rousseau ve Charles Dickens gibi isimlerin eserlerini beğeniyordu ama İngiliz edebiyatının önemli isimli Shakespeare ile yıldızı bir türlü barışmadı. Ona tahammül edemediğini ve hatta eserlerinden tiksindiğini bile söylüyordu. Konu hakkında Anton Çehov’un ilginç bir yorumu var. Ona göre Tolstoy, Shakespeare’in dehasından çekindiği için bu kadar sert şekilde eleştiriyordu.

Tolstoy’un Nobel Edebiyat Ödülü’nü reddettiği söylenir:

Bu konuda kesin bir kaynak yok ancak bir söylentiye göre 1906 yılında Rusya Bilimler Akademisi, Nobel komitesi ile iletişime geçerek Nobel Edebiyat Ödülü’ne Tolstoy’u aday olarak önerdi. Ünlü yazar bu duruma epey sinirlendi ve üst makamlardan dostlarıyla görüştü. Verdiği tepki o kadar sertti ki Tolstoy adı ile Nobel bir daha bir arada anılmadı.

Yazarın sayısız mektup arkadaşı vardı:

Tolstoy’un eserleri farklı dillere çevrilmeye başladıkça giderek dünya çapında tanınır bir yazar haline geldi. Kendisine dünyanın dört bir yanından gelen hayran mektuplarını tek tek okuyup yanıtlayarak mektup arkadaşları ediniyordu. Gariptir, bu arkadaşlardan bir tanesi de Mahatma Gandhi olmuştur. Gandhi, yazarın ruhani düşüncelerinden etkilenmişti. Hatta Gandhi onu çağının en büyük şiddet karşıtı havarisi olarak tanımlamıştır.

Rus ve dünya edebiyatının en önemli isimlerinden olan Lev Tolstoy hakkındaki ilginç bilgilerden bahsederek yazarın sıra dışı yaşam öyküsünün detaylarını anlattık. Tolstoy hakkındaki düşüncelerinizi yorumlarda paylaşabilirsiniz.