Doktorlara, Hastalara, Sendika Başkan Yardımcısına ve Bir Sosyoloğa Sorduk: 100.000 Hekimin Birden İş Bırakması Hipokrat Yemini'ne Ters mi?

Doktorlara, Hastalara, Sendika Başkan Yardımcısına ve Bir Sosyoloğa Sorduk: 100.000 Hekimin Birden İş Bırakması Hipokrat Yemini'ne Ters mi?

15 Haziran’da “1 Gün, 100 Bin Hekim” sloganıyla ülke çapında iş bırakma eylemi düzenleyen sağlık çalışanları, sağlık alanındaki sorunların arttığına dikkat çekerek işyerleri önünde ve il merkezlerinde açıklama yaptı.

TBMM Genel Kurulu'nda görüşülen, sağlık çalışanlarının özlük haklarına ilişkin yasa teklifini yetersiz bulan 11 sağlık emek ve meslek örgütü; özlük haklarını, hatalı mevzuatları, haksız malpraktis uygulamalarını, sağlıkta şiddeti, mesleki değersizleştirmeyi reddettikleri açıklamalarda bulundu.

Son dönemde artan bu iş bırakmalar nedeniyle hastalar da mağdur olmuş durumda. Kimi hastalar doktorların hak arayışını desteklerken kimi hastalar ise doktor bulamadıkları için bu grevlerin sayısının fazla olduğunu düşünüyor. Bütün bunlar iki taraftan birinin empati yoksunluğundan mı kaynaklanıyor? İş bırakma eylemleri Hipokrat Yemini'ne ters mi? Etik açıdan doğru olan nedir? İşte bu sorulara içeriğimizde yanıt bulacaksınız.

Hastanelerde doktor bulmak günden güne zorlaşıyor.

Sağlık çalışanlarının karşılaştığı çeşitli zorluklar onların beyin göçü gerçekleştirmesine ya da büyük çaplı grevler düzenlemesine neden oluyor. Bu durum doğal olarak hastaları da etkiliyor ve doktor bulabilmek her geçen gün daha da zorlaşıyor.

Hatta geçtiğimiz günlerde bir ambulans şoförü, bir onkoloji hastası için 3 saat boyunca hastane aramak zorunda kaldığı için bir eylem yapmıştı. Sağlık Bakanlığı önünde kendini ambulansa kilitleyen ambulans şoförü, “Oksijen tüplerini açtım, Sağlık Bakanı buraya gelmezse ambulansı patlatırım” demişti.

Sağlık çalışanı, etraftakilere megafonla seslenerek, “Ben terörist değilim. Kimse gelmesin, Sağlık Bakanı gelene kadar buradayım. Vatandaşlara zarar vermek istemiyorum. Ben devletin hastanesinde iş yapamıyorsam vatandaş ne yapsın? 3 saattir onkoloji hastası için hastane arıyorum. Servise teslim edemedim. Yoğun bakımlık hasta. Bu eylemim devlete zarar vermek amacıyla değil. Hasta haklarını savunmak için bu eylemi yapıyorum. Ben devletin hastanesinde iş yapamıyorsam; hastalar, hasta yakınları, bu millet ne yapsın?” ifadelerini kullanmıştı. İkna edilen ambulans şoförü, bir süre sonra eylemini sonlandırmış ve Sağlık Bakanı'yla görüşmüştü.

Bu konuda fikirlerini aldığımız hastaların büyük çoğunluğu bu grevleri destekliyor ancak bazılarıysa randevu alamadıkları için çeşitli aksaklıklar yaşadıklarını belirtti. Sağlık sistemi her ne kadar sorunlu olsa da doktorların biraz daha empati kurması gerektiğini düşünen hastalar bulunuyor.

Bütün bunlar bazı etik sorunların doğmasına neden oldu. Sağlık çalışanlarının grevi gerçekten Hipokrat Yemini'ne ters mi?

Hipokrat Yemini; doktorların, mesleklerini onurla uygulayacaklarına dair nesillerdir ettikleri bir yemindir. Antik Çağ'da yaşamış ve Batı tıbbının kurucusu olduğu kabul edilen Hipokrat ya da onun öğrencilerinden birisi tarafından yazıldığı kabul edilir.

Zaman içinde defalarca değişikliğe uğrayan özgün metinde, tıp tanrısı Asklepios üzerine yemin edilirken günümüzde ise “onur” üzerine yemin edilmektedir.

Hipokrat Yemini'nin en güncel metni şu şekildedir:

Hekimlik mesleğinin bir üyesi olarak;
Yaşamımı insanlığın hizmetine adayacağıma,
Hastanın sağlığına ve esenliğine her zaman öncelik vereceğime,
Hastamın özerkliğine ve onuruna saygı göstereceğime,
İnsan yaşamına en üst düzeyde saygı göstereceğime,
Görevimle hastam arasına; yaş, hastalık ya da engellilik, inanç, etnik köken, cinsiyet, milliyet, politik düşünce, ırk, cinsel yönelim, toplumsal konum ya da başka herhangi bir özelliğin girmesine izin vermeyeceğime,
Hastamın bana açtığı sırları, yaşamını yitirdikten sonra bile gizli tutacağıma,
Mesleğimi vicdanımla, onurumla ve iyi hekimlik ilkelerini gözeterek uygulayacağıma,
Hekimlik mesleğinin onurunu ve saygın geleneklerini bütün gücümle koruyup geliştireceğime,
Mesleğimi bana öğretenlere, meslektaşlarıma ve öğrencilerime hak ettikleri saygıyı ve minnettarlığı göstereceğime,
Tıbbi bilgimi hastaların yararı ve sağlık hizmetlerinin geliştirilmesi için paylaşacağıma,
Hizmeti en yüksek düzeyde sunabilmek için kendi sağlığımı, esenliğimi ve mesleki yetkinliğimi korumaya dikkat edeceğime,
Tehdit ediliyor olsam bile, tıbbi bilgilerimi, insan haklarını ve bireysel özgürlüklerini çiğnemek için kullanmayacağıma,
Kararlılıkla, özgürce ve onurum üzerine,
Ant içerim.

Greve katılan bir doktora, merak edilen soruyu sorduk: Bu iş bırakma eylemleri Hipokrat Yemini'ne ters mi?

“Hipokrat Yemini'nin hiçbir yerinde bana şiddet uygulanmasına ses çıkarmayacağım, özlük haklarımı savunmayacağım gibi bir madde de yok. Hipokrat Yemini'nin temelinde 'hastalar arasında ayrım yapmayacağım ve onların sağlığı için doğru olan şeyleri yapacağımiz' vardır. Ayrıca Hipokrat Yemini'nde 'Hastanın sağlığına ve esenliğine her zaman öncelik vereceğim' maddesi vardir. Bizim bu iş bırakmalarımızdaki en önemli hususlardan biri de hastalarımızı 5 dakikada değil de en az 20 dakika muayene edebilmek ve onlara daha iyi hizmet verebilmek var. Yani bu iş bırakma hem hastaların daha iyi bir hizmet alabilmesi için hem de hekimlerin özlük haklarını alabilmesi için yapılıyor. Hipokrat Yemini'ne aykırı değil, birebir o doğrultuda yapılmış bir iş bırakmadır. Aciller, yoğun bakımlar, diyaliz üniteleri, onkoloji bölümleri iş bırakmaya dahil değildir. Ayrıca acil ameliyatlar da iş birakamaz.”

Türkiye'den Almanya'ya göçen bir doktora da konuyu sorduk: Burada olsaydınız greve katılır mıydınız?

“Orada olsaydım greve ben de katılırdım. Sonuçta hakkımı alamıyorum ve daha pek çok engelle karşı karşıyayım. Hem bu grevler dünyanın her yerinde oluyor, Almanya'da da yapıldı. Türkiye'den farkı ise sağlık çalışanları grevler sonucunda haklarını daha kolay alabiliyor, orada bu çok zor maalesef. Burada sadece 1 günlük göstermelik bir grev oluyor. Üstelik Almanya'daki sağlık çalışanı grevleri halk tarafından da büyük ölçüde destekleniyor, Türkiye'deki gibi tepkiyle karşılanmıyor. Hastalar doktorlara yüklenmemeli, tam aksine destek olmalı ki uzun vadede daha rahat tedavi edilebilsinler.”

Genel Sağlık-İş Sendikası Başkan Yardımcısı Ali Kemal Akgül ve bir Uzman Dr. arkadaşı da konuyla ilgili merak edilenleri yanıtladı:

Bu eyleme katılmak Hipokrat Yemini'ne ters mi? Etik (hem mesleki hem sosyal) açıdan nerede bulunuyor bu grevler? Hastaların mağdur olması hakkında ne düşünüyorsunuz?

Hipokrat Yemini; “Tıp fakültesinden aldığım bu diplomanın bana kazandırdığı statü, hak ve yetkileri kötüye kullanmayacağıma, hayatımı insanlık hizmetlerine adayacağıma, hastalarımı memnun edeceğime, insan hayatına mutlak surette saygı göstereceğime, mesleğim dolayısıyla öğrendiğim küçük sırları saklayacağıma, hocalarıma ve meslektaşlarıma saygı ve sevgi göstereceğime dil, din, milliyet, cinsiyet, takım, ırk ve parti farklarının görevimle vicdanım arasına girmesine izin vermeyeceğime, mesleğimi dürüstlükle ve onurla yapacağıma namusum ve şerefim üzerine yemin ederim.” biçimindedir.

Hipokrat tarafından söylendiği kabul edilen “Önce zarar verme (primum non nocere)” sözü, zarar vermeme ilkesinin temelini oluşturur.

“Tıp sosyal bir bilimdir… Politika büyük ölçekte, tıptan başka bir şey değildir… Hekimler fakirlerin doğal savunucularıdır…” diyen, patolojinin babası olarak kabul edilen Rudolph Wirchow, hekimlik mesleğinin, sadece hasta tedavi etmekle sınırlı olmadığını ifade etmiştir.

Dünya sağlık örgütüne göre; “Sağlık sadece hastalık ve sakatlığın olmayışı değil, bedence, ruhça ve sosyal yönden tam iyilik halidir.”

Bu tanımlamalardan yola çıkarak, hekimlik mesleği sadece hastalık ortaya çıktığında onu tedavi etmek, hasta muayene etmek, tetkikler yapmak , reçete yazmak ile sınırlı değildir. Hekimlik mesleği, toplumun bir bütün halinde, bedenen, ruhen ve sosyal olarak tam bir iyilik halinde olması için, hastalık öncesi durumları, sosyo-ekonomik sorunları da içeren geniş bir yelpazede, sorumluluk sahibidir. Koruyucu Hekimlik anlayışı ile, hastalığın ortaya çıkmasına neden olan etmenleri ortadan kaldırmak adına gerekli tedbirlerin alınmasını sağlamak gibi tarihi bir misyon üstlenmiştir.

Ne yazık ki 1945 yılından itibaren, Dünya Sağlık Örgütü'ne yönelik olarak yürütülen operasyonlar ile, küresel olarak, hekimlik mesleği sadece tedavi edici hekimlik anlayışına indirgenmeye çalışılmakta, sınırları daraltılmaya, etkinliği kısıtlanmaya çalışılmaktadır.

Bu bilgiler ışığında; bu eylemlere katılmak Hipokrat Yemini ile ters düşmemekte, zira hekimler, yukarıdaki 6 paragrafta ifade edilen gerçeklikler ışığında, esasında kendileri için değil, özde içinde yaşadıkları toplumun sağlık hakkı için bu eylemlere katılıyor ve toplum adına bir itirazı dile getiriyor. Etik açıdan baktığımızda da aslında sonuç değişmiyor. Asli görevin -tedavi edici mi yoksa koruyucu hekimlik mi?- ne olduğu sorusunun cevabı bu grevlerin, hem toplumun hem de siyasi iktidarların dikkatini -yaklaşmakta olan tehlikeye- çekmek adına, tam da doğru bir yerde konumlandığını göstermektedir.

Yine hasta mağduriyeti açısından baktığımızda, akla gelmesi gereken ilk soru; hasta mağduriyetinin nedeni 'bu eylemler mi, yoksa bu eylemlerin gerekçesi olan ve günümüzde ülkemizde uygulanana sağlık politikaları mı?' olmalıdır. Hastaları asıl mağdur eden, gündemde olan eylemler değil, şu an ülkemizde uygulanmakta olan piyasacı sağlık anlayışıdır.

Bu eylemlerin ardında yatan gerekçe; ülkenin içinde bulunduğu sosyoekonomik tablo, ulusal kamucu ve halkçı sağlık politikalarının terk edilmesi ve Dünya Bankası tarafından dayatılan politikaların uygulanması sonucunda, halkın ücretsiz, nitelikli ve sürdürülebilir sağlık hizmetlerinden faydalanmasının engellenmesidir. Bu eylemler yaklaşmakta olan tehlikeye dikkat çekmek adına yapılmakta.

Hastaların ve doktorların düşünceleri bu şekilde. Peki etik açıdan tarafsız bir şekilde baktığımızda doğru olan nedir? DDI Akademi'nin kurucusu Düşünür Dağhan Dönmez'in de fikirlerini aldık:

“Elbette bu sadece bir yorum. Bugünün dünyası ile Hipokrat'ın dünyası arasında oldukça fark var. Tıpta da böyle. Bugün uzmanlaşma denilen mesele ile karşılaşıyoruz. Uzmanlaşma, pek çok faydasının yanı sıra bütün ile parçanın kopmasına da neden oluyor. Hipokrat'ın dünyasında hekim, bedenin bütününden sorumlu kişiydi. Hatta ruhtan da sorumluydu. Filozofların çoğu hekimdi zaten. Bugün, bedenle doktor arasındaki bağ zayıfladı. Kendi alanıyla ilgili olmadığı düşüncesiyle doktor, hastayı değerlendirmeyebiliyor. Yani artık hasta direkt olarak doktoru değil, kurumsal bir kişilik buluyor karşısında. Arada araçsal bir ilişki var. Artık hasta, zincirin bir parçası haline geliyor. Dolayısıyla hasta, doktor grev yapsa da bir biçimde başka bir kanalla doktora erişebilir mi buna da bakmak lazım. Hipokrat Yemini bir biçimde hala geçerli ama o dönem kadar hissedilmiyor. Araya bir zincir yapı girmiş oluyor. Evet, doktorun hastaya bakmadığı an Hipokrat'a ters düşülmekle beraber bugünün dünyası böyle bir hale gelmiştir. Ayrıca doktorun grev hakkını kullanarak bir yanıyla da sonraki hastaların daha iyi hizmet almasını sağlaması da söz konusu.”

Peki, dünyadaki doktor grevi örnekleri nasıl?

Gelişmiş ülkeler de dahil olmak üzere dünyanın her yerinde sağlık çalışanları greve gidebiliyor. Örneğin;

  • İspanya'daki doktorlar, geçici sözleşmelerle çalıştırılan tüm doktorların kadroya alınmasını, geçici sözleşmelerle ilgili yönetmeliğin değiştirilmesini talep ettikleri için greve gitmişti.
  • İngiltere'deki doktorlar ise kendilerini geceleri ve cumartesi günleri randevu vermeye zorlayacak yeni bir sözleşme için grev yapmıştı.
  • Mısır'daki doktorlar ise hükûmetin doktorlar ve sağlık çalışanlarının özlük haklarının düzenlenmemesi üzerine greve gitme kararı almıştı.

Özetle; Türkiye'deki sağlık sisteminde pek çok ülkeye kıyasla hem daha fazla sorun bulunuyor hem de bu sorunlar bir türlü çözüme kavuşmadığı için veya çok geç kavuştuğu için grevler ne yazık ki hem artıyor hem de uzun sürüyor.

Konuya farklı bakış açılarından bakabilmeniz adına farklı tarafların fikirlerini aktardık. Umarız ki bir nebze olsun empati kurmanızı sağlayabilmişizdir.

İLGİLİ HABER