Dünya Çapında Ses Getiren Çizgi Romanlara İmza Atan Yetenekle Tanışın: Sümeyye Kesgin

Dünya Çapında Ses Getiren Çizgi Romanlara İmza Atan Yetenekle Tanışın: Sümeyye Kesgin

Rise of Magi, Elsewhere ve Voyagis gibi dünya çapında ses getiren çizgi roman serilerinin arkasındaki isim olan Sümeyye Kesgin’e yeni serisi Voyagis ve çizgi roman dünyası hakkında merak edilenleri sorduk.

Çizgi romanlar, her ne kadar filmlerin ortaya çıkışından önce fantastik hikayelerin anlatımı için kullanılan yegâne araçlardan birisi olsa da günümüzde bile hâlâ “çizgi roman okuru” olarak tanımlayabileceğimiz milyonlarca birey mevcut. Tabii ki durum böyle olunca sürekli olarak yeni çizgi romanlar ve yeni maceralar okurlarla buluşuyor.

Bu maceralardan bir tanesi olan Voyagis de Türk çizgi roman çizeri ’in kaleminden çıkıyor. Daha önceleri dünyaca ünlü çizgi roman yazarları Jay Faerber ve Mark Silvestri ile Elsewhere ve Rise of the Magi gibi başarılı serilere imza atan Kesgin ile yeni çizgi romanı hakkında kısa bir söyleşi gerçekleştirdik. Bu söyleşide Voyagis, çizgi roman dünyası ve yapay zekâ dahil pek çok konudan konuştuk.

Çizgi roman çizeri olmaya nasıl karar verdiniz? Bir anda aklınıza mı geldi, yoksa hep içinizde var mıydı?

Her insan gibi ben de kendimi bildim bileli bir yerlere karalamalar yapıyordum. Üniversite okurken derslere odaklanamadığımı ve çizim alanında mutlu olabileceğimi fark ederek okulu bıraktım ve grafik tasarım bölümüne girdim. İlk başlarda niyetim albüm kapakları, karikatürler, posterler kısaca her şeyi yapmaktı ama çizgi romanlara her zaman düşkündüm. Hatta bitirme projem de Ghost Rider’ın Türkiye şartlarına uyarlanmış bir versiyonu olan “Hayalet Süvari” olmuştu.

Elsewhere (Başkabiryer), hem ülkemizde hem de globalda büyük ses getirdi. Bana göre bunun en büyük sebeplerinden birisi karakterlerin gerçek hayatta da kaybolan ve bulunamayan kişiler olması. Buna ek olarak çizgi romanın en dikkat çeken noktası karakterlerin çizim şekliydi. Bir karakterin sadece mimiklerinden bile olayın gidişatını kolayca anlayabiliyorduk. Bu detaylar kendiliğinden mi ortaya çıktı, yoksa özellikle üzerine çalıştınız mı?

Bu durum biraz da çizgi roman çizerinin önceliklerine bağlı. Ardışık resimlerle bir hikâye anlatıyoruz ancak karakterlerin vücut dili, ifadeleri ve genel kompozisyon çok önemli. Ancak benim için karakterlerin bakışları ve yüz ifadeleri birinci sırada geliyor. Ben de istemsizce yıllar içerisinde karakterlerin gözlerinin kısılmasından tutun da ağzını bükmesine kadar pek çok ince detaya dikkat etmeye başladım.

Peki bu tarz detayları neden Marvel veya DC gibi küresel çaptaki firmalarda göremiyoruz?

Daha önce Marvel için de bazı işler yaptım. Orada çizerlere çok kısa bir süre veriliyor ve ne yazık ki yüz ifadesine pek sıra gelmiyor. Genellikle süper kahraman çizgi romanlarında duygudan ziyade aksiyon daha önemli olduğu için, yüz ifadeleri ve duygu aktarımı ikinci planda kalabiliyor.

Şu anda çizgi roman çizerlerinin kendi işlerini özgürce yayımlayabildiği yegâne platform olan Image Comic bünyesinde çalışıyorsunuz. Buradaki işinizi Marvel ya da DC’de tam zamanlı bir çizer olmaya değişir miydiniz?

Image Comics’te çalışmak kesinlikle harika bir duygu. Elsewhere’de hem co-creator hem çizerdim. Voyagis ise tamamen kendi projem. Image Comic bünyesinde ürettiğiniz işlerin sahibi siz oluyorsunuz ve şirket sadece bu projenin gelirlerinden belirli bir yüzde alıyor.

Marvel ve DC gibi kurumsal büyük şirketlerde ise çizmenizi istedikleri projeleri çiziyorsunuz ya da projelerinizi şirkete satıyorsunuz. Bu şirketlerin en büyük artısı da popülarite kazanmanız. Popüler bir projede çalıştığınızda sizi her gün her dakika takip eden hayranlara sahip oluyorsunuz. Popüler projelerde çalışmak daha büyük bir takipçi kitlesi sağlayabiliyor. Kendi projelerimi çizmeyi sürdürmek hayalim olsa da ara ara Marvel’la çalışmaya devam etmeyi de istiyorum. İkisinin kendine göre güzel tarafları var.

Biraz da Voyagis’ten bahsedelim. NASA’nın Voyager uydularından birisinin uzaylılar tarafından bulunmasıyla başlayan macera, pek çok çizgi roman okuru tarafından çok beğenildi. Voyagis’in hikayesi yıllar içinde mi kafanızda netleşti, yoksa bir gece ansızın ilham mı geldi?

Her zaman uzay bilimlerine merakım vardı. Özellikle Voyager uyduları bana hep büyüleyici gelmişti. Elsewhere’i bitirdikten sonra da masaya oturup neler yapabilirim diye düşünmeye başladım ve Voyagis’in temelleri bu şekilde atıldı. Karakterleri tasarlamak ise en uzun süren kısım oldu. Okurun ilişki kurabilmesi için insana benzemesini istiyordum ancak klasik görünümlerden de uzak durmak istedim. Elimden geldiğince özgün karakterler oluşturmaya çalıştım ve daha sonrasında hikâyeyi inşa ettim.

Voyagis’in yol haritasını az çok kafanızda belirlemişsinizdir. Bu hikâye için kafanızda uzun soluklu bir seri mi var, yoksa sadece birkaç sayıda hikâyeyi toparlayıp yeni maceralara mı yelken açacaksınız?

Aslında Voyagis’i sadece 5 sayılık bir hikâye olarak düşündüm ve kararımda neredeyse kesindim. Ancak editörüm bana son sayı için final yazmamamı ve serinin devam etmesinin güzel olabileceğini söyledi. Tabii ki bu 5 sayı tamamen bittikten sonra okurların ilgisine göre serinin yol haritası biraz daha belli olacak.

Günümüzde pek çok genç yetenek, manga ya da çizgi roman dünyasına atılmak istiyor ama hem nereden başlaması gerektiğiniz bilmiyor hem de “Beni kim ne yapsın” diyor. Onlara ne gibi tavsiyeler verebilirsiniz?

Eğer yapmak istedikleri işin bu olduğuna eminlerse kesinlikle vazgeçmesinler. Bu noktada sosyal medya hesaplarını bir portföy gibi kullanabilirler ve mümkün olduğunca projelerini ve fikirlerini anlatan e-postalarla şirketlere ve editörlere ulaşabilirler. Ayrıca imkanları varsa çizgi roman fuarlarına giderek oradaki şirketlere portfolyolarını bırakabilirler. Ben açıkçası şans eseri olarak Mark Silvestri tarafından fark edildim ve serüvenim bu şekilde başladı.

Ne yazık ki sektörde pek çok “başlangıç firması” çok düşük ücretler teklif ediyor çizerlere. Ancak bu firmalar çizerler için bir sıçrama tahtası görevi görebilir ve büyük şirketlerin onları keşfetmesine yardımcı olabilir.

Son dönemde okuduğunuz öykü ve romanların içinden bir tanesini çizmek isteseniz hangisi olurdu?

Son dönemde yoğunluktan dolayı pek fazla kitap okuyamasam da Alfred Bester’in Kaplan! Kaplan! kitabını çizgi romana uyarlamak isterdim.

Son olarak bildiğiniz gibi son günlerde yapay zekâların ürettiği görseller fazlasıyla oldu. Makine öğreniminde kullanılan içeriklerin içinde sanatçıların portfolyolarının da olması çokça tepki çekti ve “No to AI” isimli bir eylem başlatıldı. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Bu aslında çok derin ve gri alanlarla dolu bir konu. Ancak eli kalem tutan ve özgün çizimler üreten hemen hemen herkes için bu yapay zekâlar hayal gücüne bir hakaret olarak görülüyor. Basit tasarımlar için çok faydalı bir teknolojik ilerleme olsa da bu konunun ahlaki ve etik yönlerini görmezden gelmemek lazım. Ancak pek çok çizerin ve tasarımcının canını en çok sıkan konu bir yapay zekâya insan muamelesi yapılması.

Şahsen ben bu konuda yapay zekâları geliştiren firmaların çizerleri de düşünerek önemler alması gerektiğini düşünüyorum.