Dünya Nüfusunun Dengelenmesi İçin Tartışılan Kan Dondurucu Teori

Dünya Nüfusunun Dengelenmesi İçin Tartışılan Kan Dondurucu Teori

Bir şeyden eminiz ki, dünya nüfusu sonsuza dek artmayacak. Yapılan araştırmalar gösteriyor ki 2050 yılında, bu gezegeni paylaşan 10 milyar kişi olacak. Daha 1920’li yıllarda 2 milyar nüfusu olan dünya, böyle bir insan kalabalığına dayanabilir mi? En önemlisi de bu sorunu kökünden çözmek isteyenler, toplu kıyım senaryolarını için neler planlıyorlar?

Dünyadaki insan sayısı, her geçen saniye katlanan bir hızla artıyor. Dünya nüfusunun 1milyardan 2 milyara ulaşması 123 yıl, 3 milyara ulaşması ise 33 yıl aldı. 14 yıl sonra dünya nüfusu 4 milyara yükseldi, 5 milyara ulaşmak 13 yıl, 6 milyara ulaşmak sadece 12 yıl vakit aldı. Bugün dünya nüfusu 7,75 milyar. 2050 yılında 10 milyar nüfusa ulaşmamız bekleniyor.

Diğer taraftan dünya savaşları sırasında küresel egemenlik için mücadele eden devletlerin yarattığı zenginler, yani nüfusun yalnızca %1’ine yakın olan kısmı, kalan %99’un üyesi olan bireylerden daha fazla paraya sahipler. Gelir adaletsizliğinin artıp, toplumsal kutuplaşmanın en büyük gerçek olacağı yıllara doğru gittiğimizi söyleyen binlerce bilim insanı var. Diğer taraftan nüfusa bağlı olarak artan karbon salınımı da küresel iklim değişikliklerinin etkilerini arttırıyor. Ne kadar mantıklı düşünürsek düşünelim, dünyanın bir süre sonra insan kotasını dolduracağı sonucuna ulaşıyoruz. Bu da kaynak kıtlığını beraberinde getiriyor.

Hal böyleyken Mars’a gitmeye çalışmak, güneş enerjisi gibi sonsuzluk vadeden yöntemlere sarılmak boşuna olmamalı:

Bu yazımızda, gelecekte yaşanması beklenen eşi benzeri görülmemiş krizleri, yaşanmadan çözmek için gündeme getirilen acımasız bir yöntemi irdeliyoruz.

Aşağıdaki kişinin adı Thomas Malthus, bir nüfus bilimci ve bu artışın çözülmesi için ürkütücü bir önerisi var:

Thomas Malthus, 1766 ve 1834 yılları arasında İngiltere’de yaşamış olan bir nüfus bilimciydi. Yaşadığı yıllar arasında dünya nüfusu henüz 1 milyara ulaşmışken o, bugünlere atıfta bulunan bir hipotez üzerinde çalışmaya başladı. Bir sonraki dönemin en ünlü iktisatçılarından olan John Maynard Keynes, Thomas Malthus’u “Eğer bugün yaşasaydı, dünya daha uslu bir yer olacaktı” sözleriyle andı. Malthus, dünya nüfusunun bir gün doyum noktasına ulaşacağını söylemiş, bunun toplu katliamlara neden olacağını belirtmişti.

Malhus’a göre herhangi bir alandaki “tüketim hızı, üretim hızının üzerine geçince kaynak yetersizlikleri baş gösterir”. Tüketim hızı ise doğrudan nüfusun artışıyla ilişkili bir durumdur. Daha o yıllarda olası felaketlerin önüne geçebilmek için geç evlenmek, daha az çocuk sahibi olmak gibi politikaların teşvik edilmesi gerektiğini savundu. Doğa, belirli bir limit aşıldıktan sonra kaynaklarını büyük hızla tüketip dengesini bozan bireyleri yok edecekti. Buna “doğal denge” adını verdi, referansı ise daha önceleri, insan yeryüzünde bile değilken yaşanmış olan kitlesel yok oluşlardı. Bu yok oluş felaketlerinin hepsi, doğal olarak gerçekleşmişti.  

Malthus’un hipotezinden yola çıkarak “dünya nüfusunu yapay felaketlerle dengeleme” fikri kurgusal karakterlere de ilham oldu:

Yakın tarihe iki büyük dünya savaşı, çeşitli salgın hastalıklar atlatıldı. Her bir etmen, milyonlarca insanın canına mal oldu. Sadece 20. yüzyıldaki savaşlar ve çatışmalar sırasında yaklaşık 150 milyon insan hayatını kaybetti. Bugün, dünya nüfusunu dengelemek adına savaş çıkartmanın çok da geçerli bir yöntem olmayacağı anlaşıldı. Savaş, açık bir şekilde canilikti. Bazı teorisyenlere göre caniliği maskeleyip, kitlesel kıyımlara kaza süsü verecek çok sayıda yöntem planlanıyor.

Teknoloji ise bu yöntemlerin işlevli bir şekilde gerçekleştirilmesi için büyük bir rol üstleniyor. Bir zamanlar, denizaltı şifrelerini kırmak için kullanılan bilgisayarlar, artık gelecek dünya nüfusu hakkında tahminlerde bulunuyorlar. Yapılan simülasyonlar arasında, milyonların herhangi bir salgın hastalık sonucu tarihe gömüldükleri acımasız senaryolar da var. Orta Çağ’da dünyayı kırıp geçiren çiçek, verem ve cüzzam gibi salgınlar, kitlesel kıyımın peşinde olanlar için büyük bir referans.

20. yüzyıl, küreselleşme kavramını lugatımıza kazandırdı. Bugün hala dünyanın büyük kısmı küreselleşmenin temel mantığını çözmeye çalışırken ABD gibi ülkelerin liderleri, uluslararası toplantılarda küreselleşmeyi artık “saçma bulduklarını” söylüyorlar. Dünya günden güne daha bencil insanların elinde şekillenmeye başlıyor:

  

Malthus, düşüncelerinin gelecekte kötü niyetli insanlara ilham olacağından belki de habersizdi, ancak çoktan onlara gereken kıvılcımı verdi. Bugün, kültür endüstrisinin en popüler eserlerinden olan Marvel Sinematik Evreni’nde işlenen bir karakteri çok konuşuyoruz. Bu karakter bir hayal ürünü olsa da amacı, kaynakların yetersizliğini engellemek adına nüfusun yarısını yok etmekti. Belki Thanos bunu parmak şıklatarak yapmış olabilir, ancak insanları öldürmek için parmak şıklatmaktan daha kolay eylemler yapılabiliyor. Kimse bu düşüncelerin, kültürel bir yapılanmayla insanların algılarına kazınmadığını söyleyemez.  

Sevdiğiniz Marvel karakterleri, potansiyel geleceğin en şiddetli senaryosunu, eğlenceli bir dille size verdi. Adına sonradan Thanos diyeceğimiz o kötü niyetli insanlar ise bir başka gezegenden gelmeyecekler, zaten aramızdalar.

Kaynaklar: Learner.org, Birleşmiş Millletler, Forbes, Forbes 2