Dünyanın En Meşhur Eserlerinden Biri Olan 'Venüs’ün Doğuşu' Tablosunun Arkasında Yatan 10 Gizli Gerçek

Dünyanın En Meşhur Eserlerinden Biri Olan 'Venüs’ün Doğuşu' Tablosunun Arkasında Yatan 10 Gizli Gerçek

15. yüzyıl Avrupasında Hıristiyanlığın etkileri azalmış, yerini bugün birer mitoloji olarak gördüğümüz pagan inancına bırakır hale gelmişti. Bu değişimin en büyük işaretlerinden bir tanesi ise İtalyan ressam Sandro Botticelli tarafından yapılan Venüs’ün Doğuşu isimli resimdir. Venüs’ün Doğuşu tablosu, arkasında gizli gerçekler barındırıyor.

1445 – 1510 yılları arasında yaşamış italyan bir ressam olan Sandro Botticelli, döneminin en önemli eserlerinden bazılarına imza atmıştır. 15. yüzyıl, Avrupa için garip bir dönemdir çünkü kilisenin baskısı bir yandan artmakta ama bir yandan da halk Hıristiyanlıktan uzaklaşma ve pagan inancı olarak görülen eski mitolojilere yönelmektedir. Bu yönelime sayısız resminde yer veren Botticelli’nin en ünlü eserlerinden bir tanesi ise Venüs’ün Doğuşu tablosudur.

Elbette bugün baktığımız zaman Venüs’ün Doğuşu tablosunda paganlığın tam olarak nerede olduğunu anlamak zor ancak dönemin şartlarında ressamların kilise duvarlarına resim yaparak sanatlarını icra ettiklerini düşünürsek Botticelli’nin bir Roma tanrıçasını resmetmesi oldukça büyük bir olaydır. Sandro Botticelli imzalı Venüs’ün Doğuşu tablosuna gelin biraz daha yakından bakalım ve ardındaki gizli gerçeklerden bazılarını görelim.

Sandro Botticelli’nin Venüs’ün Doğuşu tablosu hakkındaki ilginç gerçekler:

Venüs’ün Doğuşu, tuval üzerine yapılan ilk eserlerden bir tanesidir
Resimde sunulan çıplaklık o dönem için alışılmadık bir durumdu
Venüs’ün Doğuşu tablosundaki tek tanrıça Venüs değil
Venüs’ün Doğuşu tablosunun La Primavera isimli bir de ikiz tablosu vardır
Kötü vernik kullanımı nedeniyle tablo az kalsın yok olacaktı
Klasik dönemden ilham alınarak yapıldı
Botticelli’nin Venüs’ü, günümüz güzellik standartlarını karşılamıyor
Venüs’ün Doğuşu tablosundaki Venüs gerçek
50 yıl boyunca kimsenin böyle bir tablonun varlığından haberi olmadı
Venüs’ün Doğuşu tablosu az kalsın cayır cayır yanacaktı

Venüs’ün Doğuşu, tuval üzerine yapılan ilk eserlerden bir tanesidir:

Sandro Botticelli’nin Venüs’ün Doğuşu resmini yaptığı 1482 – 1486 yılları Erken Rönesans olarak adlandırılır. Bu dönemde sanatçıların büyük bir kısmı duvar resimleri yapıyor ya da çok daha fazla alıcı bulduğu ve dayanıklı olduğu için ahşap üzerine resim yapmayı tercih ediyorlardı. Tuval ise o dönemde ucuzdu ancak bugün bildiğimiz tuvale pek benzemiyordu. Yine de Sandro Botticelli, Venüs’ün Doğuşu tablosu için 172,5 cm × 278,5 cm boyutlarında bir tuval tercih etmiştir.

Resimde sunulan çıplaklık o dönem için alışılmadık bir durumdu:

15. yüzyıl Avrupasında pek çok önemli eser verilmiş olmasına rağmen Sandro Botticelli’nin Venüs’ün Doğuşu tablosu bunlardan hiçbirine benzemez. Çünkü resmin ana figürü olan Roma’nın aşk tanrıçası Venüs, tamamen çıplak resmedilmiştir. Kilisenin baskın olduğu ve resimleri çoğu zaman dini figürlerin beslediği bir dönemde bu tür bir çıplaklık türünün tek örneğiydi. Hümanizm akımının ortaya çıkıp yayılması ile birlikte bu tabu ortadan kalkmıştır.

Venüs’ün Doğuşu tablosundaki tek tanrıça Venüs değil:

Venüs’ün Doğuşu tablosunun merkezinde yer alan figür tanrıça Venüs’tür. Venüs’e doğru yaklaşan ikiliden bir tanesi batı tanrısı Zephyr, onun yanındaki ise baharın tanrıçası Aura ya da doğa tanrıçası Chloris’tir. Diğer yanında bulunan figür ise mevsimlerin tanrıçası olarak bilinen Horae’dir. Yani Sandro Botticelli’nin Venüs’ün Doğuşu tablosu aslında Roma mitolojisinden kısa bir hikaye anlatmaktadır.

Venüs’ün Doğuşu tablosunun La Primavera isimli bir de ikiz tablosu vardır:

Sandro Botticelli, Venüs’ün Doğuşu tablosunda adından da anlaşılacağı üzere tanrıça Venüs’ün doğuş hikayesini anlatmaktadır. Botticelli’nin bu tablonun hemen ardından çizdiği La Primavera isimli bir tablo daha var. Bu tablo, Venüs’ün Doğuşu ile benzer bir kompozisyona sahiptir ancak bu sefer Venüs giyiniktir ve etrafında çiçekler açmaktadır. Bazı sanat tarihçilerine göre bu iki eserin anlattığı hikayeye bakıldığı zaman çizim sıralarının tam tersi olması gerekiyordu.

Kötü vernik kullanımı nedeniyle tablo az kalsın yok olacaktı:

Resim sanatıyla az çok ilgili olan herkesin bildiği gibi tuval üzerine yapılan resimlerin üzerine bir kat vernik sürülür ve böylece resmin korunarak olduğu gibi kalması sağlanır. Maalesef Sandro Botticelli’nin kullanmış olduğu vernik o kadar kötüydü ki neredeyse tablonun üzerinde siyah bir perde vardı. Neyse ki 1987 yılında resim üzerinde başarılı bir restorasyon çalışması yapıldı ve böylece bugüne kadar siyah bir cam film üzerinden izler gibi baktığımız renklerin canlılığı ortaya çıktı.

Klasik dönemden ilham alınarak yapıldı:

Erken Helenistik dönemde yaşamış olan Yunanlı ressam Apelles’in Venus Anadyomene adlı bir tablosu vardır ve isminden de anlaşılacağı üzere tanrıça Venüs’ü anlatır. Sandro Botticelli’nin Venüs’ün Doğuşu tablosu, 19. yüzyılda bu adı almadan önce Venus Anadyomene olarak anılıyordu. Bu açıdan baktığımız zaman Botticelli’nin Rönesans döneminin Apellesi olarak yeni bir akım başlatma çabasında olduğunu söylemek mümkün.

Botticelli’nin Venüs’ü, günümüz güzellik standartlarını karşılamıyor:

Sandro Botticelli’nin Venüs’ün Doğuşu tablosunun uzun yıllar saf güzelliği temsil ettiğine inanıldı. Holly Hagan ve Heather Byrd gibi önemli modeller bu pozu yeniden canlandırdı. Hatta Lady Gaga bile Venüs’e atıfta bulunan pozlar vermiştir. 2014 yılına geldiğimizde ise Venüs, tablodaki hali ile yeniden yaratıldı. Yapılan gerçekçi model herkesi hayal kırıklığına uğrattı çünkü vücut şekilleri son derece abartılıydı. Yine de bu durum resmin güzelliğini gölgelemiyor.

Venüs’ün Doğuşu tablosundaki Venüs gerçek:

Simonetta Cattaneo de Vespucci, o dönem İtalya’nın en güzel kadını kabul ediliyordu ve bölgenin soylularından biriyle evliydi. Ancak aşk engel tanımadı ve Sandro Botticelli bu kadına aşık oldu. Pek çok resminde olduğu gibi Venüs’ün Doğuşu tablosunda da resmettiği kadın Simonetta Cattaneo de Vespucci’den başkası değildi. Botticelli aşkına öldükten sonra kavuşabildi. 1510 yılında hayatını kaybeden ressam, Vespucci’nin yakınına gömüldü.

50 yıl boyunca kimsenin böyle bir tablonun varlığından haberi olmadı:

Dönemin koşullarına baktığımız zaman Venüs’ün Doğuşu tablosu için en hafif tanımıyla cüretkar diyebiliriz. Bu nedenle Sandro Botticelli, tabloyu tamamladıktan sonra kimseye göstermedi ve 50 yıl boyunca bu tablo bir köşede gözlerden uzak bir şekilde kaldı. Bu gizliliğin diğer bir nedeni de tablodaki menekşe yapraklarıydı. Çünkü menekşe yaprakları aşkı sembolize ediyordu ve aşk da bilirsiniz, seks.

Venüs’ün Doğuşu tablosu az kalsın cayır cayır yanacaktı:

1497 yılında Dominikli bir rahip olan Girolamo Savonarola, din elden gidiyor endişesiyle olsa gerek ahlaksız her şeyin yakılması çağrısı yaptı. Halk da ahlaksız olmaktan korktuğu için bu çağrıya uydu ve bugün Bâtaların Şenlik Ateşi adı verilen bir süreç boyunca aynaları, sanat eserlerini, mücevherleri, zarları, yüzükleri ve daha bunlar gibi nice ahlaksızlığı yaktı. Bunlara baktığımız zaman Sandro Botticelli’nin Venüs’ün Doğuşu tablosunun ilk yakılanlardan biri olması gerekir ancak kaderin bir cilvesi olarak ya da bu kadar büyük bir tuvali taşımaya üşendikleri için tablo bugüne kadar gelmeyi başardı. Venüs’ün Doğuşu, bugün İtalya’nın Floransa kentinde bulunan Uffizi Galerisi’nde sergilenmektedir.

Erken Rönesans döneminin en cüretkar resimlerinden bir tanesi olan Sandro Botticelli’nin Venüs’ün Doğuşu tablosu hakkındaki ilginç gerçeklerden bahsederek bu eserin adındaki sır perdesini aralamaya çalıştık. Tablo hakkındaki düşüncelerinizi yorumlarda paylaşabilirsiniz.

Dünyaca meşhur bir başka eser olan Nedimeler Tablosu hakkında birbirinden ilginç, gizemli bilgileri okumak için bu içeriğimize de göz atabilirsiniz:

İLGİLİ HABER