Kimin Aklına Geldi Harfleri Sıralamak: İlk Alfabeyi Kim, Ne Zaman ve Nasıl Buldu?

Kimin Aklına Geldi Harfleri Sıralamak: İlk Alfabeyi Kim, Ne Zaman ve Nasıl Buldu?

Yazı sayesinde sözlü iletişimin geçici hikayelerini geride bıraktık ve önemli şeyleri yazarak nesilden nesile aktarılan bir kültür oluşturduk. Bu yazılı kültürü ortak bir alfabe kullanarak aktarmayı başardık. Peki ilk alfabe nasıl bulundu? Gelin alfabeyi kim, ne zaman ve nasıl buldu gibi merak edilen soruları tüm detaylarıyla inceleyelim.

Şu an gördüğünüz şekilleri okuyarak anlamlandırıyor olmanızın nedeni ortak bir alfabe kullanıyor olmamız. Bu yazı bambaşka şekillerde yazılsa yine aynı anlama sahip olurdu ancak kimse anlamazdı. İşte yazılı kültüre geçerek bilgilerimizi nesilden nesile aktarabilmemizin sırrı burada yatıyor. Yazının icadı demek, alfabenin icadı ve böylece insanların bilgi aktarması demektir.

Elbette, günümüzde olduğu gibi ilk bulunduğu zaman da tüm alfabeler aynı değildi ve herkes tarafından anlaşılamıyordu. İlk alfabe tahmin edebileceğiniz gibi basit şekillerden oluşuyordu ama gerekli olan yazı dilini karşılıyordu. Zaman geçip de insanlar çok daha fazla şey yazmak istedikleri zaman alfabe sistemleri de gelişti. Gelin alfabeyi kim, ne zaman ve nasıl buldu gibi merak edilen soruları biraz daha yakından, tüm detaylarıyla inceleyelim.

Temelden başlayalım; alfabe nedir, türleri nelerdir?

Alfabe, kullanıldığı dilde bir ses ya da bir anlama karşılık gelen harflerin tamamıdır. Bir alfabe, tek bir dile ait olabileceği gibi farklı dilleri konuşan toplumlar aynı alfabeyi kullanarak kendilerine özgü diller yazabilirler. Fonogram kullanan ve ideogram kullanan diller olarak iki farklı tür alfabeden söz edebiliriz.

Fonogram kullanan dillerin alfabelerinde tıpkı şu an kullanmakta olduğumuz Latin alfabesi gibi her bir harf, bir sese karşılık gelir. Harfin bir anlamı olması gerekmez, yalnızca diğer harflerle yan yana gelince bir anlam ifade eder. İdeogram kullanan dillerin yani Çince ve Japonda gibi dillerin alfabelerinde ise bir harf, bir tanıma sahiptir. Yani her bir simge, bir nesneyi ifade eder. Her iki durumun da istisnaları vardır.

Alfabeyi kim, ne zaman buldu?

İlk alfabenin ortaya çıkışı, yazının bulunması ile aynı döneme denk gelir. Yazı, yaklaşık 5 bin yıl önce Sümerler tarafından bulunmuştur. Aynı şekilde alfabe de yazıyı bulan kişiler tarafından bulunmuştur. Çivi yazısı olarak adlandırılan bu alfabe, Sümerlerden etkilenen Asur, Babil, Elam, Akad, Hitit gibi medeniyetlerde de kullanılmıştır.

Çivi yazısından sonra alfabe olarak adlandırabileceğimiz ilk yazı Antik Mısır hiyerogliflerinde karşımıza çıkıyor. İdeogramatik olarak kabul edilen bu alfabede bariz şekiller, anlaşılır nesneleri tanımlıyordu. Benzer bir alfabe ile Kolomb öncesi dönemde yaşamış Maya uygarlığında karşılaşıyoruz. Güney Amerika alfabeleri olarak adlandırılan bu yazıların Ege bölgesi kökenli olduğu düşünülüyor.

Günümüzdekine benzeyen modern bir alfabe ise ilk kez Fenikelilerde karşımıza çıkıyor. Mısır hiyerogliflerinden esinlenerek oluşturulan bu alfabe, fonogramatikti ve her bir şekil, bir sese karşılık geliyordu. Fenikeliler Akdeniz ve çevresindeki geniş alanda ticaret yaptıkları için bu alfabe kısa süre içinde Araplar, Yunanlılar, İbraniler ve Latinler arasında da yayılmıştır. Yani günümüzde kullandığımız Latin alfabesinin atası, Fenike alfabesidir.

Alfabe nasıl bulundu?

Elbette günümüzden binlerce yıl önce yaşanmış bir olay olduğu için ‘evreka’ anını kimse tam olarak bilmiyor. Ancak yazı nasıl bulundu sorusunun yanıtı, alfabe nasıl bulundu sorusunun da yanıtını veriyor. Alfabe olmadan yazı yazmanın imkansız olduğunu düşünürsek önce ilkel bir alfabe bulunmuş ve daha sonra ortaya bir metin çıkmış olabilir.

Yazının ilk kullanım amacı, ticari hesaplar yapmaktı. Yani X kişisinin X para borcu var demek için yazı bulundu. X kişisinin kim olduğunu o tablete bakan herkes anlasın diye de bir alfabe oluşturuldu. Alfabenin ortak kabulü bu nedenle son derece önemlidir. Bir metnin kaleme alındığı alfabeyi yalnızca o kişi biliyorsa söz konusu metin yalnızca bir karalama olarak görülür.

Sümer alfabesinin Asur, Babil, Elam, Akad, Hitit gibi medeniyetlere; Fenike alfabesinin ise Araplara, Yunanlılara, İbranilere ve Latinlere geçmesini düşündüğümüz zaman alfabenin bir birlik anlamına da geldiğini görebiliriz. Bu açıdan incelediğimiz zaman günümüze kadar gelmiş olan alfabelerin, egemen kültürler tarafından dünyaya yayıldığını söylemek mümkün.

Alfabedeki harfler, neye göre sıralanır?

David Diringer tarafından kaleme alınan The Alphabet: A Key to the History of Mankind adlı kitaba baktığımız zaman ilk alfabelerden biri olarak kabul edilen Mısır hiyerogliflerindeki harflerin, birbirini anımsatan nesnelerin yan yana gelmesi ile oluştuğunu görüyoruz. Yeni bulunan her harf, alfabenin sonuna ekleniyordu.

Peki dünyada en yaygın kullanılan ve bizim de kullanmakta olduğumuz Latin alfabesi neye göre sıralanıyor? Maalesef hiçbir fikrimiz yok. Mısırlılardan ilham alınarak harfler bir şekilde yan yana dizilmiş durumda. X, Y, Z gibi sonradan bulunan harfler, Romalılar zamanında bilinen alfabenin sonuna eklendi. Yalnızca bizim alfabemizde olan Ğ, Ü, Ş, Ö, Ç gibi harfler ise onlara benzeyen en yakın harflerin yanına eklenmiştir.

Türklerin tarih boyunca kullandığı alfabeler:

  • Göktürk alfabesi
  • Arap alfabesi
  • Latin alfabesi
  • Kiril alfabesi
  • Eski Türk alfabesi

Göktürk alfabesi:

Orhun alfabesi olarak da anılan Göktürk alfabesi, Türkçeye ait en eski alfabe olarak bilinir. 4’ü ünlü, 34’ü ünsüz 38 harften oluşan bu alfabe sağdan sola doğru yazılır. Bilge Tonyukuk, Kül Tigin ve Bilge Kağan yazıtları da Göktürk alfabesi kullanarak yazılmıştır. Aynı alfabenin Bulgarlar, Hazarlar, Peçenekler ve Sekeller tarafından kullanıldığı bilinmektedir.

Arap alfabesi:

10. yüzyıldan itibaren Türklerin İslamiyeti kabul etmesi ile birlikte Arap alfabesi kullanılmaya başlamıştır ve 1 Kasım 1928 tarihinde yapılan Harf Devrimi’ne kadar kullanılmıştır. 28 harften oluşan Arap alfabesi, sağdan sola doğru yazılır. Küçük harf, büyük harf ve noktalama işareti yoktur. Osmanlıca, Arap ve Fars alfabesinin bir karışımıdır.

Latin alfabesi:

Osmanlı İmparatorluğu’nun ortadan kalkması ile kurulan modern Türkiye Cumhuriyeti’nde halkın okuma-yazma oranını arttırmak amacıyla 1 Kasım 1928 tarihinde Yeni Türk Harflerinin Kabul ve Tatbiki Hakkında Kanun yayımlanarak Harf Devrimi gerçekleştirilmiştir. Devrim ile birlikte kullanmaya başladığımız alfabe Latin asıllı Türk alfabesi olarak adlandırılır çünkü 8 ünlü, 21 ünsüz harften oluşan bu alfabedeki harflerin bir kısmı yalnızca Türkçeye uygun olması için oluşturulmuştur. Yazıldığı gibi okunan bir alfabe olması ise dünyada nadir görülen bir durumdur.

Kiril alfabesi:

Yunan alfabesinden esinlenerek oluşturulmuş olan Kiril alfabesi, Slav dillerinin yazımı için 9. yüzyılın başlarından beri kullanılmaktadır. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği sınırları içinde yaşayan Türkler zorunlu tutulduğu için Türkçeyi Kiril alfabesi ile yazmışlardır. Soldan sağa doğru yazılan Kiril alfabesinde 11’i sesli olmak üzere 38 harf bulunmaktadır.

Eski Türk alfabesi:

8. yüzyılda kurulan Uygur Kağanlığı’nın kullandığı dil olan Uygurcanın alfabesi eski Türk alfabesi ya da Uygur alfabesi olarak adlandırılır. Çin’in sistematik bir soykırım uyguladığı Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde yaşayan Türklerin resmi dili, 2016 yılından beri Uygurcadır. Kazakistan ve Özbekistan’da da Uygurca konuşanlar vardır. 18 harften oluşan Uygur alfabesi, sağdan sola doğru yazılır.

Yazının temellerini oluşturan alfabeyi kim, ne zaman, nasıl buldu gibi merak edilen soruları yanıtladık ve Türklerin tarih boyunca kullandığı alfabelerden bahsettik. Nice farklı alfabe kullanmış olsak da binlerce yıldır kendi dili olan Türkçeyi konuşan bir millet olmak en büyük şansımız.