Netflix Dizisi Zeytin Ağacı ile Gündem Oldu: 'Aile Dizimi' Adlı Enteresan Tedavi Yöntemi de Neyin Nesi? [İNCELEME]

Netflix Dizisi Zeytin Ağacı ile Gündem Oldu: 'Aile Dizimi' Adlı Enteresan Tedavi Yöntemi de Neyin Nesi? [İNCELEME]

28 Temmuz’da Netflix’te yayınlanmaya başlayan Zeytin Ağacı adlı 8 bölümlük dizide, kanser hastası birinin hem kendisi hem de çevresinin hayatlarının dönüşümü işleniyor. Burcu Alptekin’in yönetmenliğini, Nuran Evren Şit’in senaryosunu yazdığı dizinin başrollerinde; Tuba Büyüküstün, Murat Boz, Seda Bakan, Fırat Tanış, Rıza Kocaoğlu, Füsun Demirel, Boncuk Yılmaz gibi isimler yer alıyor.

Dizide Zaman adlı karakterin uyguladığı, ‘aile dizimi’ olarak adlandırılan alternatif bir yöntemle, insanların sorunlarının kaynağının soy ağaçlarına dayandığı yönünde bir yaklaşım ön plana çıkarılmakta. Ancak dizide ‘’biz aile dizimi uyguluyoruz’’ gibi bir şey hiç söylenmiyor.

Peki nedir bu aile dizimi? Dizide nasıl ve ne amaçla kullanılmış? Biraz spoiler vereceğim için kızmazsanız eğer hadi gelin, hep birlikte filmin incelemesine başlayalım.

Kanserli bir hastanın bireysel iyileşme yolculuğuna tüm sosyal çevresinin dahil olması, dizide toplu bir aydınlanma gibi işlenmiş.

Dizide, Sevgi karakterinin kanser hastası olduğunu görüyoruz. Arkadaşı Ada bir doktor ve Sevgi'nin hastalık süreciyle yakinen ilgileniyor. Tabii ki her şeyi böyle detaylı anlatmayacağım ancak dizide iplerin kopuş noktasının nereden çıktığı, neden aile diziminin işlendiğini (birazdan ne olduğunu açıklayacağım) anlatmak için yol yapıyorum.

Sevgi, kanser durumu kötüye gittiği için kendi başına çeşitli araştırmalar yapar ve Cunda’da insanların hastalıklarının arkasındaki sebebin duygusal problemler olduğuna inanan, buna yönelik de insanlara tıbbi olmayan iyileştirici çalışmalar yapan birini bulur. Bunun üzerine Sevgi ve arkadaşları, Cunda’ya giderler. Asıl mesele de böylece başlamış olur, Sevgi’nin çevresindeki tüm insanlar, Cunda’da yaşayan Zaman adlı karakterin önderliğinde kendileri, yaşadıkları, geçmişleri ve aile kökleri hakkında aydınlanmaya başlarlar. İşte bu aşamadan sonra dizide, son zamanlarda kentli insan için ön plana çıkan popülist terapi yöntemlerinden olan aile diziminin ele alınış biçimini tartışıyor olacağız.

Aile dizimi, Alman psikoterapist Bert Hellinger’a ait bir terapi yöntemi.

Aile dizimi terimini ilk olarak Adler (1927) ortaya atıyor. Yani bu kavramlar ile aile sistemindeki tüm üyelerin, bir görevi olduğu tanımlanmak isteniyor. Adler’ın tanımladığı sistemdeki aile takımyıldızında, ebeveynler, çocuklar ve geniş aile mevcut. Aile diziminin terapi uygulamasına dönüşmesi ise 90’lı yıllarda karşımıza çıkıyor.

Aile dizimi uygulamasına göre aile, nesiller boyunca birbirlerine görünmez ağlarla bağlıdır, bu nedenle de ailenin ruhu bir bütündür ve tüm üyeler tarafından hissedilir. Böylece bireyin içine doğduğu aile, bireyi şekillendirir. Aile sistemindeki bir kişinin kaderi, diğer aile üyesinin kaderine bağlıdır anlayışı mevcuttur. Aslında bir psikoterapistin uyguladığı yöntem olmasına rağmen içerisinde spiritüel öğretiler taşıdığını görebilirsiniz.

Çünkü aile dizimine göre, ruhsal tekâmül (ilerleme) sürecinde ruhun bedene büründüğü ailedeki tüm bireyler, birbirlerini seçerek dünyaya gelmiş. Bu tekâmül yolculuğunda da tüm aile üyeleri birbirinden bir şeyler öğrenecektir düşüncesi ön plana çıkar. Hellinger, psikolojik rahatsızlıkların çoğuna, köken ailede yaşanan sorunların neden olduğunu ifade ediyor.

Aslında bu uygulama psikodrama gibi ama tam olarak değil.

Aile diziminin uygulanabilmesi için aile üyelerinizin hayatta olmasına gerek yok. Kişinin farkında olmadan yaşadığı sorunlu döngüleri kırabilmesi için sadece bir farkındalığa ihtiyacı var. Kişinin, bunu kazanabilmesi için de dizide Zaman’ın uyguladığı gibi, grup terapisi işleyişinin olması lazım.

Bu uygulamayı psikodramaya benzetmek mümkün ama yine de bu uygulamada, psikodramada olduğu gibi belirli bir durum veya davranış sergilenmiyor. Misal dizide gördüğünüz gibi, uygulamaya katılan herkes istediği bir yere geçip oturuyor sonra da danışan kişinin, uygulayıcı rehbere verdiği bilgiler ışığında diğer kişiler ayağa kalkarak anne, baba, kardeş vb. gibi rollere bürünüyorlar. Sonra çalışma esnasında, aile üyelerini temsil eden kişiler, aile soy ağacının yaşadığı deneyimleri ortaya döküyor ve danışan kişi geçmişine dair bir farkındalık yaşıyor. Bu süreçte en önemli soru, Zaman karakterinin oyunculara sürekli sorduğu, ‘’ne hissediyorsun?’’ sorusu.

Böylelikle o an, bir kişinin aile geçmişini canlandıran oyuncular, hissettiklerini söyleyerek ailenin geçmiş örüntüsüne dair bir bilgiyi açığa çıkarmış oluyor. Zaman karakteri, yani uygulayıcı rehber çeşitli yönlendirmeler yaparak danışan kişinin aile geçmişini kabul etmesini sağlıyor, böylelikle sorunların çözüleceği düşünülüyor. Fakat Zaman karakteri hiçbir zaman bu pratiği nasıl ve ne şekilde uygulamaya geçirdiğinden bahsetmiyor.

Aile üyeleri nasıl oluyor da geçmişte bir aile üyesinin yaşadığı duyguyu hissedip dışa vurabiliyor, mesela bunlardan hiç net olarak bahsedilmiyor. Sadece bir gösteri canlandırılıyor, sanki topluca ritüel yapılıyormuş gibi. Midsommar (Ritüel) filmindeki Florence Pugh ve nedimelerin kolektif ağlama sahnesinde olduğu gibi ama tabii ki daha farklı olarak sanki herkesin içine birden aynı olayın hissiyatı giriyormuş gibi hissedebiliyorsunuz izlerken…

  • Görsel: Midsommar (Ritüel) filmi

Hatta dizide en dikkatimi çeken noktanın, Zaman'dan danışmanlık alan herkesin, Mark Wollyn’in “Seninle Başlamadı” kitabını okumasıydı. Bu kitapta da atalardan sadece biyolojik özelliklerin aktarılmadığı, travmaların, duygusal kırılmaların da aktarıldığı ifade ediliyor. ‘Travmalarının nedeni aile geçmişindir’ vurgusunun son zamanlarda tüm yerli dizi ve filmlerde yoğun olarak işlenmeye başlamıştı. Bu dizide de bu vurgunun ön planda olması bu yüzden şaşırtmadı.

Aslında modern şifacılığı öne çıkaran bu tip uygulamalar New Age akımının birer örneği.

20. yüzyılın sonlarında, 2. Dünya Savaşı sonrasındaki toplumsal beklentinin karşılanmaması, modern hayata yönelik algılama biçimi değiştirdi ve New Age hareketi ortaya çıktı. Kısaca insanlar, modern yaşamın getirdiği hayat tarzına tepki gösterdiler ve geleneksel dinlerin toplumsal yaşamda etkisinin de oldukça azaldığını gördükleri için ortaya çıkan inanç boşluklarını doldurmak istediler. İnsanların ruhsal boşluklarını doldurmak için aradıkları alternatiflerin hepsini New Age çatısı altında toplayabiliyoruz.

Şimdi bunu neden anlattım, diziyle bağlantısı nedir, onu açıklamak gerekirse, aile diziminin de bir New Age uygulaması olduğunu söyleyerek söze başlamak istiyorum. Genelde New Age pratiklerinde, günümüz kapitalizminin rekabetçi ve zor yaşamına karşın Hint, Uzak Doğu öğretileriyle harmanlanmış bir maneviyat anlayışı vardır. Bu tip pratiklerin de günümüzde ‘kişisel gelişim, kendini bulma, yüklerinden kurtulma’ söylemi içerisine dahil edilerek oldukça popüler hale getirildiğini görüyoruz.

Şimdi spoiler vermek zorundayım; dizide gördüğünüz gibi Sevgi kanser, bu nedenle onun düzenli olarak tıbbi kontrole, gözetime ve ilaçlarına ihtiyacı var. Zaman karakteri, kendisine aile dizimi uyguladığında kanser hastalığının kök nedeninin, babasının gözleri önünde öldürülmesi olduğu ortaya çıkıyor. Sevgi, Zaman’la yaptığı bu uygulamadan çok keyif alıyor ve tamamen Cunda’ya yerleşerek ilaçlarını almayı bırakıyor. Bir de işin ilginci Sevgi, Zaman Bey'le tanıştıktan bir müddet sonra iyileşiyor ve tahlil sonuçları temiz çıkıyor. Hatta Sevgi sürekli, çevresindeki tüm sorunu olan, hastalığı olan kişilerin Zaman Bey'le görüşmesi gerektiğini ifade ediyor. İşte tüm bu spoiler uğruna verdiğim detaylarda, zihin, beden, duygular ve ruhun bir bütün olarak ele alındığı bir New Age yaklaşımı olan holistik sağlık anlayışının öne çıkarıldığını görmüş oluyoruz.  

Burada eleştirilmesi gereken noktanın, neden kanser gibi önemli bir hastalığın böylesi bir tedaviyle iyileştirilebileceğine dair bir yaklaşımın benimsendiği diye düşünüyorum. Ancak yine de Sevgi, tıbbi ilaçlarını almayı bıraktığı ve artık doktor kontrollerine gitmediği için dizinin sonlarına doğru yine kanser nüks ediyor. Böylece senaryonun burada biraz daha mantıklı işlediğini görebiliyoruz. Zaten yıllarca kemoterapi almış, düzenli kontrollerine gitmiş ama yine de iyileşemeyen birçok kanser hastası varken modern tıbbı tamamen bırakıp sadece holistik anlayışa yönelmek pek de mantıklı olmazdı.

Ada karakteri ise adeta bir bilim neferi ama sonunda yine de atalarının geçmişini öğrenme merakına yenik düşüyor.

Doktor olan Ada karakteri, Zaman’ın yaptığı bu yönteme sonuna kadar inanmayıp direniyor ve buna karşılık bilimi savunuyor. Ancak en sonunda kendi öfke probleminin, annesiyle ve partnerleriyle yaşadığı sorunların kökeninde, Zaman’ın dediği gibi bir aile travması olabileceğini düşünüyor. Böylece dizinin sonlarına doğru Ada karakterinin de artık Zaman’a inananlar arasına girdiğini görüyoruz. Bu örnekler ile dizide alt mesaj olarak bilimin bile belirli konularda açıklayamadığı durumlar olduğu gerçeğini kabul etmemiz gerektiği vurgulanıyor olabilir.

Üstelik Zaman’ın eskiden doktor olması ve şu an bu işlerle uğraşması, Ada’nın gözünde Zaman’ın otoritesini daha da artırıyor. Neticede ne de olsa tıbbın toplumsal yaşamda her daim hegemonik-üstün bir konumu bulunuyor. Çünkü tıp yaşatma odaklı bir anlayışa sahiptir ve tıp alanına bu anlayış nedeniyle sorgulanamaz bir misyon yüklenir. Böylelikle Zaman, eskiden doktorsa ve şimdi daha alternatif bir yöntemle insanlara şifa veriyorsa bu durumun toplumda kabul görmesinin daha kolay olacağını anlayabiliyorsunuz. Aile travması, kök aile, atalar, şifalanma gibi konulara ilgiliyseniz, bu dizi ilginizi çekebilir ancak hastalıklara daha realist bir yaklaşımla bakıyorsanız pek de ilginizi çekmeyebilir.

Kaynaklar: 1, 2, 3, 4