Okurken Keyfinizi Kaçıracak Korkutucu Bilimsel Gerçekler
Yeni bir şeyler öğrenmek, deneyimlemek insanların gelişimine büyük yarar sağlar. Bilhassa de bu öğrenilen şeyler herkes tarafından bilinmiyorsa daha da bedelli olur.
Biz de sizler için çok fazla bilinmeyen kimi korkutucu bilimsel bilgileri derledik.
Bazı beşerler kendilerini meyyit zannediyor!
Zihinsel bir bozukluk olan “Yürüyen Ceset Sendromu” ya da “Cotard Sendromu” olarak bilinen hastalığa sahip şahıslar, kendilerinin öldüğüne, var olmadığına, içten içe çürüdüğüne yahut kanının ve iç organlarının olmadığına inanıyor.
Derin göllerde hapsolmuş karbondioksit ve metan gazları bir anda yüzeye çıkarak devasa gaz bulutları oluşturabilir. Bunlar da canlıların ansızın boğularak can vermesine neden olabilir.
“Limnik patlama” adı verilen bu olay, derin göl sularından apansız çözünmüş karbondioksitlerin fışkırarak canlıları boğabilecek bir gaz bulutu oluşturduğu çok ender görülen bir doğal afet tipidir.
Bilim insanları depremlerin, volkanik patlamaların ve başka patlayıcı olayların limnik patlamaları tetikleyebileceğine inanıyor.
Politika ve bilim birbiriyle “fazla” yakından alakalıdır.
Bugün, devletler tarafından sağlanan fon olmadan hiçbir bilimsel araştırma yapılamaz. Öte yandan, kıymetli hükümet kararları, bilimsel araştırmalar ve nezaret olmadan da alınamaz.
Güneş, sizi kanser yapabilir!
Aslında güneş yanığı, güneş ışığının ultraviyole (UV) ışınlarının cilt hücrelerinin üst katmanındaki DNA’ya ziyan vermesiyle oluşan bir radyasyon yanığıdır.
Deri hücrelerimiz ise bu ziyan gören DNA’yı öldürerek yani derimizi soyarak kanser olmamızı önler. Tüm bunlara karşın, yapılan araştırmalara nazaran uzun müddet Güneş’e maruz kalmak kanser riskini arttırmaktadır.
Sulara ve besin kaynaklarına karışan mikroplastiklere artık insan kanında ve beyninde de rastlanıyor.
Fareler üzerinde yapılan bir araştırmaya nazaran mikroplastiklerin kan ve beyin bariyerini aşabileceği ve yutulduktan sonra beyne girebileceği kanıtlanmıştı.
Geçtiğimiz sene Amsterdam’da uzmanlar tarafından yapılan testler sonucunda da 22 iştirakçiden 17’sinin kanında mikroplastik tespit edildi.
Bakteriler antibiyotiklere karşı süratle direnç kazanıyor ve bu, bizim yeni antibiyotik üretmemizden daha süratli gerçekleşiyor.
Gelecekte basit bakteriyel enfeksiyonlar bile ölümle sonuçlanabilir.
Buzullarda hapsolmuş birçok mikroorganizma bulunuyor ve bunlar buzulların erimesiyle ortaya çıkıyor.
Henüz onları tanımıdığımız için tedavileri de bulunmuyor.
Gama ışını patlamaları bir gezegene yönlenirse o gezegende hayat son bulur.
Gama ışını, direkt atom çekirdeğindeki etkileşimler sonucu ortaya çıkan yüksek güçlü, yüksek frekanslı ve bizim gözümüzle algılayamadığımız elektromanyetik dalgadır.
Eğer rastgele bir gama ışını patlaması Dünya’ya gelecek olsaydı ozon katmanı bizi koruyabilirdi lakin Güneş’ten gelen UV ışınlarını durduramayacağımız için yaşam kısa müddette son bulurdu.
1972’de Massachusetts Institute of Technology (MIT)’de yapılan bir araştırmada insanlığın 2040’lı yıllarda çöküş sürecine geçeceği öngörüldü.
2012 yılında bir ekonomist, o vakte kadar yaşananların araştırmanın öngörüleri ile paralel ilerlediğini gördü. Araştırmada medeniyetin çöküşüne sebep olacak senaryo, etraf kirliliği ile ilgiliydi.
Çevre kirliliği gün geçtikçe toprakları kullanılmaz hale getirip tarımı zorlaştıracak. Besin eksikliği ise insanlığın sonunu getirecek.
Tıbbi yanlışların yılda 250.000 mevte neden olduğu kestirim edilmektedir.
Bunların en yaygınları yanlış ilaç kullanımı, yanlış teşhis ve enfeksiyonlardır.
Gayet sağlıklıyken bir anda küt diye ölebilirsiniz.
“Ani Kardiyak Ölüm” ismi verilen bu olay, evvelden ölümcül bir hastalığı olmayan birinin beklenmedik bir halde ölmesidir.
Kişiler hiçbir rahatsızlığı yokken kalp krizi, ritim bozukluğu yahut kanın yetersiz pompalanması sonucu kalp kası sorunları ile ölebilirler.
Amerika’daki ırmaklarda yaşayan ve beyin yiyen bir amip tipi mevcut.
“Naegleria fowleri” isimli bu amip tipi beyne burundan ulaşıyor. ABD Hastalık Denetim ve Tedbire Merkezi bilgilerine nazaran bu amip cinsinin bulaştığı bir kişinin hayatta kalma ihtimali son derece düşük.
Henüz okyanusların %95’i keşfedilmemiş. Yani içinden ne çıkacağı belirli değil…
Bilimsel araştırmalar, farkında olmadan her yıl kişi başı ortalama 1 kilogram böceği midemize indirdiğimizi gösteriyor.
Bilim insanları, ne kadar yıkarsak yıkayalım meyve ve sebzelerden bütün böcekleri temizlememizin imkansız olduğunu söylüyorlar. Bu yalnızca tarla ve bahçeden topladığımız değil, marketlerden satın aldığımız sebze ve meyveler için de geçerliymiş.
Ayrıca günümüzde birçok besinin ve hususun içerisinde kullanılan “karmin” isimli renklendirici, “cochineal” ismi verilen bir böcekten elde ediliyormuş. Biz de farkında olmadan afiyetle yiyormuşuz.