Psikolojideki Bu Teoriye Göre Kardeşleriniz Arasında 'Kaçıncı Sırada Doğduğunuz' Kişiliğinizi Etkiliyor Olabilir!

Psikolojideki Bu Teoriye Göre Kardeşleriniz Arasında 'Kaçıncı Sırada Doğduğunuz' Kişiliğinizi Etkiliyor Olabilir!

Kardeşler genelde bir elin beş parmağına benzetilerek her birinin ne kadar farklı olduğuna vurgu yapılır. Gerçekten de aynı genleri, ebeveynleri, çevreyi paylaşmalarına rağmen çoğu zaman kardeşlerin kişilikleri birbirinden çok farklıdır.

“Kardeşlerimiz arasında kaçıncı sırada doğduğumuz bizim kişiliğimizi etkiliyor olabilir mi?” düşüncesinden yola çıkan Psikiyatrist Alfred Adler, 1928’de buna yönelik bir teori oluşturdu. Teori çok tartışmalı olsa da diğer birçok psikolojik teori gibi bir bilim insanının gözlemlerinden yola çıkılarak oluşturulmuş değerli bir teori.

Psikolojinin babası sayılan Sigmund Freud’un yakın arkadaşı olan Psikiyatrist Alfred Adler tarafından ortaya atılan bu teoriye göre; ilk çocuk, ortanca çocuk, son çocuk ve tek çocuk tiplemeleri mevcut ve her bir kardeşin kişiliği doğum sırasına göre farklılaşıyor. Hatta teori daha da ileri götürülerek doğum sırası zekayı da etkiliyor sonucu bile çıkartılmış.

Peki kim bu Alfred Adler?

Daha çok bireysel psikoloji, üstünlük kompleksi, aşağılık kompleksi gibi kavramlarla tanıdığımız Adler, 1870-1937 yılları arasında yaşamış yahudi asıllı bir psikiyatristtir. İnsanı Tanıma Sanatı, Yaşama Sanatı gibi psikloji üzerine yazılmış kitapları bulunur.

İLGİLİ HABER

1928 yılında ise doğum sırasıyla ilgili kişilik kuramını oluşturdu. Bu kuram farklı bilim insanları tarafından da test edildi. Örneğin 1990’ların ortalarında Amerikalı Psikolog Frank J. Sulloway ilk ve son çocuk olan tarihi figürleri taradığında benzer sonuçlara ulaşmıştı. Joseph Stalin ve Benito Mussolini gibi liderlerin ilk doğan çocuklar arasında; Charles Darwin, Karl Marx ve Mahatma Gandhi gibi düşünürlerin ise son çocuk olduğunu fark etti.

Sulloway bunu ilk doğan çocukların örnek alabilecekleri başka kimse olmadığı için anne, babalarına benzemeye çalıştığını; sonradan gelen çocukların ise örnek alabilecekleri anne, babalarıyla beraber diğer kardeşlerinin de bulunduğunu; bu yüzden bu çocukların genelde alternatif bakış açılarını tercih ettiklerine bağladı.

Doğum sırasının kişiliği şekillendirebileceği üzerine yapılan bir diğer araştırma da 1968’de yapılan ve ilk doğan çocukların diğer kardeşlerine kıyasla tehlikeli sporlara daha az ilgi duyduklarını gösterdi. Doğum sırasınıın kişiliği nasıl etkilediği üzerine yapılan bu çalışmalardan sonra şimdi Adler’in doğum sırasına göre şekillenen kişilik özelliklerine bakalım.

Kuram 4 farklı doğum sırasının olduğu görüşüne dayalı olarak oluşturulmuştur: en büyük çocuk, ortanca, en küçük, tek çocuk.

En büyük çocuk: Ben abiyim/ablayım kardeşlerime sahip çıkmalıyım.

Kuram’a göre; en büyük çocuk olmanın kişilik üzerindeki etkisi kişinin sorumluluk alabilmesi, lider ruhlu olması, güç odaklı hareket etmesidir. Ayrıca bu çocuklar küçük kardeşlerinin sorumluluklarını alırlar ve ebeveyn olmaya da daha isteklidirler.

Ortanca çocuk: En iyi ve en istikrarlı çocuk benim!

Kurama göre ilk ve son çocuk olmayan tüm çocuklar ortanca çocuktur ve bunlar sürekli kendisinden önce doğan abilerini/ablalarını geçmeye çalıştıkları için hırslı, rekabetçidirler. Tek amaçları onları geçmek ve onlardan üstün olmak olsa da Adler bu çocukların en istikrarlı çocuklar olduğunu ve bu mücadelelerinde bencillik yapmadıklarını düşünür.

En küçük çocuk: Aklımda değişik değişik fikirler var.

Bu kurama göre, en küçük çocuklar kendisinden önce doğan kardeşlerini geçmeye çalışırken rekabetçi olurlar. Genelde diğer kardeşlerinden daha girişken olup sosyal ilişkileri de daha iyidir. Çoğunlukla diğer kardeşlerinden daha başarılı olurlar ve en yetenekli oyuncular, en iyi müzisyenler bu çocuklardan çıkar. Olumsuz tarafı ise kendilerine yönelik beklentilerin az olmasından dolayı çoğunlukla sorumsuz ve uçarı olarak da bilinirler.

Tek çocuk: Seni geçecem babaa!

Bu kurama göre, başka kardeşi olmayan ve tek başına büyüyen çocuklar rakip olarak anne, babasını görür ve onları geçmeyi çalışırlar. Hiçbir zaman tam anlamıyla bağımsızlık yaşayamaz; anne, babaya sürekli bir bağımlılık vardır. Anne, babadan gördüğü ilgi ve övgüyü diğerlerinden de beklerler. Kendi akranlarıyla olan sosyal etkileşimleri iyi değildir ve anlaşmakta zorluk yaşarlar. Ben merkezli ve mükemmeliyetçidirler. Amaca giden her yolu mübah sayıp hedeflerine ulaşmak için her şeyi yaparlar.

Kurama gelen eleştiri: Yaşın getirdiği olgunluklara o yaş grubuna ulaşan herkes sahip olabilir, bunun doğum sırasıyla ilgisi yoktur.

Kuram her ne kadar akla, mantığa ve gözlemlerimize uyuyor gibi dursa da kurama gelen en büyük eleştiri, kardeşlerin kişilikleri arasında görülen farkları yaşın getiriyor olması ihtimalidir. Yani küçük kardeş de büyük kardeşin yaşına geldiğinde aynı kişilik özelliklerine sahip olabilir.

Buna ek olarak; Leipzig Üniversitesinden Julia Rohrer ve meslektaşları Boris Egloff ve Stefan Schmukle; Amerika Birleşik Devletleri, Almanya ve İngiltere’deki 20.000 yetişkinin verilerini inceledi. İncelemelerini kişiliğin beş farklı özelliğine (Açıklık, Sorumluluk, Dışadönüklük, Uyumluluk ve Duygusal Denge) odaklanarak yaptılar. Araştırma sonucunda bu temel beş büyük kişilik özelliğinin, kardeşler arasında doğum sırasıyla orantılı değişmediğini fark ettiler.

Teoriyi bu şekilde eleştiren ve destekleyen çalışmalar bulunuyor. Teori bu tür çalışmaların yapılmasına kapı araladığı için hala değerli bir teori olarak psikoloji literatüründe varlığını koruyor.

Kaynaklar: Psychology Today, Scientific American

İLGİLİ HABER

İLGİLİ HABER