Türk Edebiyatının Usta Kalemlerinin Elinden Çıkıp Sonrasında Şarkıya Dönüşmüş 10 Meşhur Şiir

Türk Edebiyatının Usta Kalemlerinin Elinden Çıkıp Sonrasında Şarkıya Dönüşmüş 10 Meşhur Şiir

Bazen bir şiiri okurken bile hissederiz, içinde gizli bir melodisi vardır. Tabii bunu müzisyenler de hisseder ve o melodiye uygun bir beste ile şiiri ölümsüz bir şarkı haline getirirler. Gelin Türk edebiyatında usta kalemlerden çıkıp da bestelenmiş şiirlerden bazılarına kulak verelim.

Edebiyat ve müzik iki ayrı sanat dalı olarak görülse de aslında bilenler bilir, tarih boyunca ikisi arasında imzalanmış sözsüz bir anlaşma var gibidir. Hem dünyada hem de ülkemizde sayısız şiir bestelenmiş ve ölümsüz birer şarkı olarak akıllarımıza kazınmıştır. Ses ve hece yapısını düşündüğümüz zaman bestelenmiş şiirlerin en iyilerinden bazılarının Türk edebiyatından çıktığını söyleyebiliriz.

Bestelenmiş şiirler denilince eminiz hepinizin aklına farklı bir şarkı gelecektir, bazı şarkılar ise dillere pelesenk olmasına rağmen bir şiirden bestelendiği bilinmez. İşin büyüsü de burada yatıyor. Bir şarkının sözlerinin daha önce bir şairin kalemin düşmüş satırlar olması, o şarkıyı çok daha anlamlı hale getiriyor. Gelin Türk edebiyatında bestelenmiş şiirlere kulak verelim.

Türk edebiyatından en iyi bestelenmiş şiirlerden bazıları:

  • Bu Aşk Burada Biter – Ataol Behramoğlu
  • Sessiz Gemi – Yahya Kemal Beyatlı
  • Denge – Turgut Uyar
  • Ceviz Ağacı – Nazım Hikmet Ran
  • Mahur Beste – Attila İlhan
  • Başka Türlü Bir şey – Can Yücel
  • Olmasa Mektubun – Murathan Mungan
  • Aldırma Gönül – Sabahattin Ali
  • Dedikodu – Orhan Veli Kanık
  • Şinanay – Melih Cevdet Anday

Yüzün bir kır çiçeği gibi: Bu Aşk Burada Biter – Ataol Behramoğlu

Bu aşk burada biter ve ben çekip giderim
Yüreğimde bir çocuk cebimde bir revolver
Bu aşk burada biter iyi günler sevgilim
Ve ben çekip giderim bir nehir akıp gider
Bir hatıradır şimdi dalgın uyuyan şehir
Solarken albümlerde çocuklar ve askerler
Yüzün bir kır çiçeği gibi usulca söner
Uyku ve unutkanlık gittikçe derinleşir
Yan yana uzanırdık ve ıslaktı çimenler
Ne kadar güzeldin sen! nasıl eşsiz bir yazdı!
Bunu anlattılar hep, yani yiten bir aşkı
Geçerek bu dünyadan bütün ölü şairler
Bu aşk burada biter ve ben çekip giderim
Yüreğimde bir çocuk cebimde bir revolver
Bu aşk burada biter iyi günler sevgilim
Ve ben çekip giderim bir nehir akıp gider

Biçare gönüller: Sessiz Gemi – Yahya Kemal Beyatlı

Artık demir almak günü gelmişse zamandan
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.
Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol;
Sallanmaz o kalkışta ne mendil, ne de bir kol.
Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli,
Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli,
Biçare gönüller! Ne giden son gemidir bu!
Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu.
Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler;
Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler.
Bir çok gidenin her biri memnun ki yerinden,
Bir çok seneler geçti; dönen yok seferinden.

Ama sizin adınız ne: Denge – Turgut Uyar

Sizin alınız al inandım
Sizin morunuz mor inandım
Tanrınız büyük amenna
Şiiriniz adamakıllı şiir
Dumanı da caba
Bütün ağaçlarla uyuşmuşum
Kalabalık ha olmuş ha olmamış
Sokaklarda yitirmiş cebimde bulmuşum
Ama sokaklar şöyleymiş
Ağaçlar böyleymiş
Ama sizin adınız ne
Benim dengemi bozmayınız
Aşkım da değişebilir gerçeklerim de
Pırıl pırıl dalgalı bir denize karşı
Yan gelmişim diz boyu sulara
Hepinize iyi niyetle gülümsüyorum
Hiçbirinizle dövüşemem
Benim bir gizli bildiğim var
Sizin alınız al inandım
Morunuz mor inandım
Ben tam kendime göre
Ben tam dünyaya göre
Ama sizin adınız ne
Benim dengemi bozmayınız

Yüz bin gözle seyrederim seni: Ceviz Ağacı – Nazım Hikmet Ran

Başım köpük köpük bulut, içim dışım deniz,
ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı’nda,
budak budak, şerham şerham ihtiyar bir ceviz.
Ne sen bunun farkındasın, ne polis farkında.
Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı’nda.
Yapraklarım suda balık gibi kıvıl kıvıl.
Yapraklarım ipek mendil gibi tiril tiril,
koparıver, gözlerinin, gülüm, yaşını sil.
Yapraklarım ellerimdir, tam yüz bin elim var.
Yüz bin elle dokunurum sana, İstanbul’a.
Yapraklarım gözlerimdir, şaşarak bakarım.
Yüz bin gözle seyrederim seni, İstanbul’u.
Yüz bin yürek gibi çarpar, çarpar yapraklarım.
Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı’nda.
Ne sen bunun farkındasın, ne polis farkında.

Müjgan’la ben: Mahur Beste – Attila İlhan

şenlik dağıldı bir acı yel kaldı bahçede yalnız
o mahur beste çalar Müjgan’la ben ağlaşırız
gitti dostlar şölen bitti ne eski heyecan ne hız
yalnız kederli yalnızlığımızda sıralı sırasız
o mahur beste çalar Müjgan’la ben ağlaşırız
bir yangın ormanından püskürmüş genç fidanlardı
güneşten ışık yontarlardı sert adamlardı
hoyrattı gülüşleri aydınlığı çalkalardı
gittiler akşam olmadan ortalık karardı
bitmez sazların özlemi daha sonra daha sonra
sonranın bilinmezliği bir boyut katar ki onlara
simsiyah bir teselli olur belki kalanlara
geceler uzar hazırlık sonbahara

Ve bir yeni ömür: Başka Türlü Bir Şey – Can Yücel

başka türlü bir şey benim istediğim
ne ağaca benzer, ne de buluta
burası gibi değil gideceğim memleket
denizi ayrı deniz,
havası ayrı hava..
bir başka yolculuk dalından düşmek yere
yaşadığından uzun
bir tatlı yolculuk dalından inmek yere
ağacın yüksekliğince
dalın yüksekliğince rüzgarda
ve bir yeni ömür
vardığın çimen yeşilliğince
nerde gördüklerim
nerde o beklediğim
rengi başka
tadı başka.

Birleştiren neydi ellerimizi: Olmasa Mektubun – Murathan Mungan

Olmasa mektubun,
Yazdıkların olmasa
Kim inanırdı
Senle ayrıldığımıza.
Sanma unutulur,
Kalp ağrısı zamanla
Herşeyi unutarak
Yaşanır sanma.
Neydi bir arada tutan şey ikimizi
Birleştiren neydi ellerimizi
Bırak bana anlatma imkansız sevgimizi
Sevmek birçok şeyi göze almaktır.
Baksana geçmişe,
Ne çok anıyla yüklü
Nerde o taverna,
Nerde sinema
Harcanmış zamanla
Yeniden yaşanmaz ki;
Geç kaldıktan sonra
Arama boşa!

Görecek günler var daha: Aldırma Gönül – Sabahattin Ali

Başın öne eğilmesin
Aldırma gönül aldırma
Ağladığın duyulmasın
Aldırma gönül, aldırma
Dışarda deli dalgalar
Gelip duvarları yalar
Seni bu sesler oyalar
Aldırma gönül, aldırma
Görmesen bile denizi
Yukarıya çevir gözü
Deniz dibidir gökyüzü
Aldırma gönül, aldırma
Dertlerin kalkınca şaha
Bir sitem yolla Allah’a
Görecek günler var daha
Aldırma gönül, aldırma
Kurşun ata ata biter
Yollar gide gide biter
Ceza yata yata biter
Aldırma gönül, aldırma

Geç bunları anam babam: Dedikodu – Orhan Veli Kanık

Kim söylemiş beni
Süheyla’ya vurulmuşum diye?
Kim görmüş, ama kim,
Eleni’yi öptüğümü,
Yüksek kaldırımda, güpegündüz?
Melahat’i almışım da sonra
Alemdara gitmişim, öyle mi?
Onu sonra anlatırım, fakat
Kimin bacağını sıkmışım tramvayda?
Güya bir de Galataya dadanmışız;
Kafaları çekip çekip
Orada alıyormuşuz soluğu;
Geç bunları, anam babam, geç;
Geç bunları bir kalem;
Bilirim ben yaptığımı.
Ya o, Mualla’yı sandala atıp,
Ruhumda hicranını söyletme hikayesi?

Ada yeli estirir: Şinanay – Melih Cevdet Anday

Ada vapuru yandan çarklı
Bayraklar donanmış cafcaflı
Simitçi, kahveci, gazozcu
Şinanay da şinanay.
Müslümanı, yahudisi, urumu
İsporcusu, ihtiyarı, veremi
Kiminin saçı uçar, kiminin eteği
Şinanay da şinanay.
Estirir de ada yeli estirir
Seni sevindirir beni küstürür
Lüküs kamarada kimler oturur
Şinanay da şinanay.

Türk edebiyatında usta şairlerin kaleminden çıkıp müzisyenlerin notalarında canlanan bestelenmiş şiirlerden bazılarını paylaştık. Elbette bu liste çok daha uzun olabilirdi. Listemizde olmasını istediğiniz bestelenmiş şiirleri yorumlarda paylaşabilirsiniz.