Türkiye'nin Her Yerinde Sadece Tek Tip, Müstakil Evler Olsaydı Ne Kadar Alan Gerekirdi? (Sürpriz Sonlu)

Türkiye'nin Her Yerinde Sadece Tek Tip, Müstakil Evler Olsaydı Ne Kadar Alan Gerekirdi? (Sürpriz Sonlu)

ABD’de halkın %88’i, İngiltere’de ise %79’u müstakil bir evde oturuyor. Amsterdam, Köln ve daha pek çok Avrupa ülkesinde ise neredeyse hiç gökdelen gibi yüksek binalar yok.

Ülkemizin dört bir yanında milyonlarca insan, yüz binlerce yüksek binada hayatını sürdürüyor. Yaşadığımız son büyük deprem felaketlerinin ardından ise birçoğumuz yüksek binalardan korkmaya başladık.

Ev bakan insanların bir kısmı deprem korkusu sebebiyle prefabrik, müstakil veya az katlı evlere yöneldi. Artık birçoğumuz 8 katlı, 10 katlı binalarda yaşamak istemiyoruz.

Hepimiz müstakil evlerde yaşayabilir miyiz?

Birleşik Krallık

Diyelim ki tüm arsa satışlarını yasakladık ve tüm arsaları devlet kontrolünde bıraktık ve halihazırda var olan tüm binaları yıktık. Yerine de 250 metrekarelik, müstakil, prefabrik ev ve 50 metrekarelik de bahçe alanı yaptık. Yani herkese eşit şekilde 300 metrekarelik alan verdik.

Şimdilerde gökdelen gibi binalarda adeta üst üste yaşayan herkes böylelikle derin bir nefes almış oldu. Zira artık hepsi, hayal ettikleri müstakil binalara kavuştu. Peki nasıl sığacağız?

Sonuçta nüfusumuz oldukça kalabalık.

İstanbul’a baktığımızda kilometrekare başına düşen insan sayısı 3049. Yüz ölçümü olarak küçük ve nüfusu fazla olan veya büyükşehir olarak geçen illerimizde de durum farklı değil. Kilometre kare başına düşen insan sayıları;

  • İstanbul‘da 3049,
  • İzmir’de 372,
  • Ankara’da 227,
  • Kocaeli’de 549,
  • Yalova’da 320,
  • Gaziantep’te 295’e ulaşmış durumda.

Yani hepimiz 300 metrekarelik müstakil bir evde yaşadığımızda bu durum bazı şehirlerdeki yerleşim alanlarının yayılmasına, yeşil alanların azalmasına ve dolayısıyla pek çok çevre sorununa yol açacaktır. Hele ki İstanbul gibi kilometre başına düşen insan sayısının bu denli yüksek olduğu illerde insanlar, şehir merkezlerinden uzakta yaşamak durumunda kalacaktır.

Bu sebeple İstanbul gibi şehirlerden göçler yaşanabilir.

İstanbul, nüfus olarak en kalabalık şehrimiz ve dolayısıyla en fazla prefabrik evi burada inşa etmemiz gerekiyor. Yaklaşık 15.907.951 nüfusa sahip şehirde tüm evleri müstakil yapmak için toplamda 5.302.650 adet 300 metrekarelik prefabrik eve ihtiyacımız olacaktır. Bu durumda insanları oturttuğumuz tüm evler, yaklaşık 1590 kilometrekarelik alanı kaplayacak. Geriye ise tarım arazileri, fabrika, okul, camii, belediye binaları, hastahaneler ve daha pek çok şey için 3.753 kilometrekare kalacaktır.

İzmir’de ise durum biraz daha farklı. Tüm insanları prefabrik evlere yerleştirdiğimizde bu arsaların kapladığı alan toplam 436,7 km² yapar. Şehrin toplam yüz ölçümünden (11.891 km²) kapladığımız alanı çıkarttığımızda ise geriye 11.454,3 km²’lik alan kalıyor. Sonuç olarak evlerden geriye kalan boş alan İstanbul’a kıyasla daha fazla olacağı İzmir’in epey fazla göç almasını bekleyebiliriz.

Biz en iyisi tüm şehirleri iptal edelim ve tüm Türkiye’yi tek bir şehirmiş gibi düşünelim.

Midjourney’e çizdirdiğimiz İstanbul’un olası şehir planı.

Türkiye’nin karasal yüzölçümü 769.632 km²’dir. Bunun dışında 13.930 km²‘lik alanı göl, baraj gibi sular kaplıyor. Biz Türkiye’nin her yerine prefabrik evler yapacağımız için hesaplamamızda Türkiye’nin karasal yüz ölçümü olan 769.632 km²’yi kullanacağız.

Önce hane halkı büyüklüğümüze göre insanları gruplara ayıralım.

TÜİK verilerine göre 2021 yılı itibarıyla ortalama hane halkı 3,23 kişi. Yani şu anda da zaten bir evde ortalama 3 kişi yaşıyor. Biz de bu düzeni bozmayalım ve insanları yine 3’er kişi yaşıyacaklarmış gibi düşünelim.

Yaklaşık 84 milyon 780 bin olan nüfusumuzu 3’er kişilik gruplara ayırdığımızda sonuç 28.260.000 çıkıyor. Bu sayı bize kaç adet prefabrik eve ihtiyacımız olduğunu gösteriyor. Prefabrik evleri 300 metrekarelik alanlara yerleştirdiğimizde ise toplam 8.478.000.000 metrekarelik alanı kaplamış oluyoruz. Kilometrekare bazında baktığımızda ise 8.478 km² yapıyor.

Yani Muş kadar bir alana 300 metrekarelik prefabrik evlerde oturarak sığabiliyoruz.

Türkiye’deki tüm insanları 300 metrekarelik alanlara yaptığımız evlere yerleştirdiğimizde 8.478 km²’lik alana sığabiliyoruz. Bu da yüzölçümü 8.650 km² olan Muş‘la neredeyse aynı. Geriye ise 761.154 km²’lik alanımız kalıyor. Türkiye’nin büyük bir kısmı da böylelikle boş kalmış oluyor.

Bu boş kalan alanları değerlendirebileceğimiz pek çok yer var. Zira hesaplamamızın içinde yollar, AVM’ler, otoparklar, belediye binaları ve daha birçok şey yok. Ancak biraz önce de dediğimiz gibi yeterince boş alanımız var. Nüfusumuza kıyasla yüz ölçümümüzün ne kadar büyük olduğunu bir örnekle daha açıklayalım.

Türkiye’nin yüz ölçümünü nüfusumuza böldüğümüzde herkese neredeyse 1,2 futbol sahası büyüklüğünde alan düşüyor.

Tüm Türkiye’yi eşit parçalara bölüp herkese bu parçalardan birini versek bile kişi başına 9.047 km²’lik bir alan kalıyor. Bu sayı, her 3 kişi için prefabrik ev inşa ettiğimiz senaryoda kapladığımız alandan bile daha büyük.

Üstelik böyle bir senaryoda herkes tek başına yaklaşık 9 bin km²’lik arsaya sahip olabiliyor. Ancak elbette bu yalnızca bir örnekti. Zira pek çok açıdan mantıklı görünüyor olsa da hepimizin prefabrik evlerde oturması bile ütopik bir düşünce.

Üstelik bu işin bir de maliyeti var.

Ülkemizde yaşayan insan nüfusunu (84,78 milyon) 300 metrekarelik alanda 3 kişi yaşayacak şekilde ayırdığımızda; 28.260.000 müstakil ev inşa etmemiz gerekiyor. Tabii bunun bir de maliyeti var.

Maliyeti daha düşük olduğu için prefabrik evler tercih edileblir. Ancak nispeten daha ucuz olan prefabrik evler bile pahalıya gelecektir. Yazımızın başında da dediğimiz gibi, tüm arsalar devlete ait. Yalnızca boş bir arsaya prefabrik ev koymak için de ortala bir fiyat belirleyelim. Tanesinin 400 bin TL olduğunu düşünürsek yaklaşık toplam ülkedeki tüm evleri prefabrik, müstakil evlere dönüştürmenin maliyeti 11.304.000.000.000 TL (yaklaşık 11,5 trilyon) olacaktır.

Prefabrik evleri yapmak için imara açık arsalara ihtiyacımız var.

Elbette ülkemizin tamamı, prefabrik ev inşa etmek için uygun değil. Zira ülkemizde çok sayıda engebeli arazi ve dağlık bölge bulunuyor. Ancak imara açık alanlar da bu dönüşüm için yeterli olacaktır.

Üstelik bunu, herkes yaşadığı şehirde kalacak şekilde de yapabiliriz. Yalnızca bir ülkenin tüm binalarını yıkıp yeniden prefabrik ev inşa etmek hem çok fazla zaman hem de biraz önce de hesapladığımız gibi çok yüksek maliyet anlamına geliyor.

Prefabrik olmasa bile daha güvenli evlerde oturmamız ise mümkün.

Yaklaşık 11 trilyon TL’ye tüm Türkiye’yi prefabrik evlerle doldursak bile hiçbir şeyin hayalini kurduğumuz gibi olmayabilir. Şu anda bu kadar çok insanın prefabrik, müstakil ev hayalini kurma sebebi de zaten bunların ‘daha güvenli’ olarak görülmesi. Hepimiz televizyonda, sosyal medyada ve baktığımız her yerde yeni yapılmış, 8-10 katlı binaların moloz yığınına dönüştüğünü, içinden insanların cansız bedenlerinin çıkartıldığını gördük. Dolayısıyla yaşadığımız mahalleden, şehirden, evden ve daha pek çok şeyden korkuyoruz.

Oysa oturduğumuz 8-10 katlı binaların bile depreme karşı dayanıklı olması mümkün. Hatta eminiz ki halihazırda var olan binaların sağlamlaştırılması, tüm Türkiye’yi prefabrik evlerle doldurmaktan çok daha az maliyetlidir. Tüm bunlar önceden düşünülüp hesaplansaydı, belki de hiçbirimiz şu anda oturduğumuz binadan da şikayetçi olmayacaktık. Ya da bunları hayal etmemize ve böyle bir içeriği yazmamıza gerek bile kalmayacaktı…

Prefabrik ev almayı düşünüyorsanız bu içeriğimize bakmak isteyebilirsiniz:

İLGİLİ HABER

Çelik yapı sistemleriyle ilgili yazımıza buradan ulaşabilirsiniz:

İLGİLİ HABER

Benzer içeriklerimiz:

İLGİLİ HABER

İLGİLİ HABER

İLGİLİ HABER

İLGİLİ HABER

İLGİLİ HABER

İLGİLİ HABER

İLGİLİ HABER