Unutmanın Çaresi Bulunmuş Olabilir! Tıpta Geçtiğimiz Bir Ayda Yaşanan Önemli Gelişmeleri Derledik

Unutmanın Çaresi Bulunmuş Olabilir! Tıpta Geçtiğimiz Bir Ayda Yaşanan Önemli Gelişmeleri Derledik

Kanser araştırmaları, alzheimer çalışmaları, genetik alanında önemli gelişmeler… Ağustos ayı boyunca tıpta yaşanan en önemli gelişmelerden bazılarını derledik!

İnsan ömrünün son 200 yılda şok edici bir hızla sürekli artması, pek çok gelişimin yanında en çok da tıp alanında yaşanan gelişmelerle gerçekleşti. Günümüzde de hız kesmeden devam eden araştırmalar, özellikle kanser, alzheimer gibi hastalıklara ve genetik çalışmalarla daha sağlıklı bireyler haline gelebilmemize odaklanıyor.

Bu doğrultuda geçtiğimiz bir ay boyunca pek çok önemli bulgu elde edildi. Hastalıklara çare olacak pek çok sonuca ulaşıldı. En önemlilerden bazılarını derledik.

Geçtiğimiz bir ayda tıp alanında yaşanan önemli gelişmeler

Erken kanser teşhisinde yeni yöntem: Çekirgeler!

Kanser araştırmaları tıpta günümüzde üzerinde en çok durulan konuların başında geliyor. Erken teşhiste yenilikçi tedavi yöntemlerine kadar, bu alanda sayısız çalışma gerçekleştiriliyor. Yeni bir araştırma ise kanserde erken teşhiste yeni yol göstericimizin çekirgeler olabileceğine işaret ediyor.

ABD Michigan Eyalet Üniversitesi’nde yürütülen yeni bir araştırma, locust adı verilen göçmen çekirgelerin kanserli hücreler ile sağlıklı hücreleri koklayarak birbirinden ayırt edebildiğini ortaya koydu. Bu çalışma ile elde edilen verilerin gelecekte hastalıkları tespit edebilen cihazların geliştirilmesinde kullanılması hedefleniyor. Bunun için ise bir nevi ‘tersine mühendislik’ uygulanarak çekirgelerin bu ayrımı gerçekleştirişinin ‘taklit edilmesi’ planlanıyor.

Çekirgeler bir hastalığı ‘koklayarak’ tespit edebilen tek canlılar değil. Benzer bir durumu COVID döneminde köpeklerde de görmüştük. Araştırmacılar bu sebeple farklı canlıların bu konuda bize önemli bilgiler sağlayabileceğini ifade ediyor.

Genç farelere yaşlı fare kanı enjekte edildi: ‘Gençlik iksiri’ kanda saklı olabilir

Fareler üzerinde gerçekleştirilen yeni bir araştırma, geçmişte bu alanda yürütülen çalışmaları destekleyen önemli sonuçlar verdi. Genç farelere yaşlı fare kanı enjekte edilen araştırmada fareler dayanıklılık testlerine tabi tutuldu ve bunun yanında kas hareketleri gözlemlendi.

Elde edilen veriler, yaşlı fare kanı verilen genç farelerin kontrol grubu olarak atanan ve yaşlı kanı verilmeyen farelere göre daha yavaş koştuğunu, daha çabuk yorulduğunu ortaya koydu. Aynı zamanda farelerde böbrek hasarı ve karaciğer yaşlanmasına yönelik belirteçler de gözlemlendi.

Benzer bir yaşlanma etkisi, insan hücreleri yaşlı bireylerin plazmasına daldırıldığında da meydana geldi. Ayrıca çalışmada yaşlı farelere genç fare kanı aşılandığında ise yorgunluk belirtilerinin azaldığı, dayanıklılığın arttığı tespit edildi.

Geçmiş aylarda da benzer bir çalışma gerçekleştirilmiş ve benzer sonuçlar elde edilmişti. Elde edilen verilerin ise yaşlanma karşıtı tıbbi çalışmalarda kullanılabileceği ifade ediliyor…

Su çiçeği ve uçuktan sorumlu virüslerin alzheimer’a neden olduğu iddiası güçlendi

Alzheimer, oldukça yaygın görülen ve kişinin zamanla yakın zamanda yaşadıklarından aile bireylerine kadar her şeyi unutabilmesine neden olan nörolojik bir hastalık. Ancak yürütülen pek çok araştırmaya rağmen hastalığın oluşmasına neyin neden olduğu tam olarak tespit edilemiyor.

Bu noktada uzun zamandır değerlendirilen seçeneklerden biri ise bazı virüslerin varlığı. Buna göre su çiçeği ve uçuktan sorumlu virüslerin bir arada bulunması alzheimer oluşumunu tetikliyor. Varicella zoster virüsü (su çiçeğine neden olan) ve Herpes simpleks virüsü (uçuğa neden olan) ile ilgili yürütülen araştırma, önemli sonuçlar verdi.

Tufts Üniversitesi ve Oxford Üniversitesi’nden araştırmacılar tarafından yayınlanan yeni bir araştırmaya göre, bu iki virüsün birlikte varoluşu alzheimer ile ilişkilendiriliyor. Ayrıca bu iki virüsten Varicella zoster virüsü (VZV) isimli virüsün tedavisinde kullanılan aşının alzheimer riskini azalttığı da tespit edildi.

Durumu tespit etmek için araştırma ekibi bir beyin benzeri bir ortam oluşturarak virüsleri ve etkilerini gözlemledi. Model beyin dokusu tek başına varicella zoster ile enfekte olduğunda, Alzheimer proteinleri tau ve beta amiloidin artış belirtisi yoktu.

Ancak nöronlar zaten uykuda olan bir herpes simpleks virüsü içeriyorsa, varicella-zoster virüsüne maruz kalma, herpes virüsünün yeniden etkinleştirilmesine yol açtı. Bu iki uçlu saldırıyı, Alzheimer hastalığı ile ilişkili tau ve beta-amiloid proteinlerinde çarpıcı bir artışın yanı sıra nöronların sinyallerinde bir yavaşlama izledi. Tüm bu belirtiler, bu iki virüsün birbirini etkileyerek Alzheimer’ı tetiklediğini ortaya koydu.

Fazla tuz tüketimi kaynaklı ölümleri azaltmak için önemli bir araştırma gerçekleştirildi: 1 gram bile milyonlarca hayat kurtarabilir!

Dünya Sağlık Örgütü, günlük tuz tüketim miktarının 5 gram olması gerektiğini söylüyor ancak dünyanın neredeyse tamamında rakamlar 5 gramın oldukça üstünde. Örneğin ülkemizde ortalamaya bakıldığında sayının 15-18 grama kadar çıktığı görülüyor.

Fazla tuz tüketimine bağlı kalp krizi ve felç gibi pek çok ölümle sonuçlanabilen hastalık sebebiyle her yıl milyonlarca insan hayatını kaybediyor.

Bu konuda Çin’de yetişkin bireylerden elde edilen sağlık verilerinin incelenmesiyle gerçekleştirilen bir araştırma, tuz tüketim miktarını günde 1 gram azaltmanın bile milyonlarca kişinin hayatını kurtarabileceğine işaret etti.

Çin’de günlük tuz tüketim miktarı ortalama 11 gram. Ülkemize göre düşük olsa da bu da oldukça yüksek bir miktar. Araştırma ekibi ise bu 1 gramlık azalmanın, bugünden 2030’a kadar yaşanacak 9 milyondan fazla vakayı önleyebileceğini ifade ediyor.

Ekibin vurguladığı nokta ise tuz tüketimini azaltmanın tutarlı gerçekleşmesi gerektiği. Aynı zamanda daha fazla miktarda düşüşün tutarlı olduğu takdirde uzun vadede çok daha fazla ölümlü vakanın önünü kesebileceği ifade ediliyor

Yürütülen araştırmada kalp ve damar hastalıkları üzerinde durulmuş olsa da aşırı tuz tüketimi ve bazı kanser türleri arasında da bağlantı olduğuna yönelik araştırmalar bulunuyor. Tıpkı kanserde olduğu gibi, tuz tüketiminin pek çok sağlık sorunuyla da bağlantısı var. Araştırmayı yürüten ekip ise bu araştırmada kalp ve damar hastalıklarına yönelik veri sunulmuş olsa da aslında bu azalmanın pek çok sağlık sorunun daha önüne geçeceğine inanıyor.

Ülkemizdeki tuz tüketimini göz önüne alacak olursak, günlük kullanımımızda paket gıdaları ve sofra tuzunu az da olsa azaltmanın pek çok olumlu etkisi olacağını söylemek yanlış olmayacaktır…

Beyne kontrollü bir şekilde elektrik vermenin hafızayı iyileştirdiği tespit edildi: Yaşlılarda unutma hastalıklarını yavaşlatabilir

Özellikle yaş aldıkça ortaya çıkan Alzheimer ve bunama gibi hafızayı doğrudan etkileyen hastalıkların tedavisi için pek çok farklı araştırma yürütülüyor. Özellikle bu hastaların yaşam kalitesini artıracak etkiye sahip yöntemler aranıyor.

Yeni bir araştırma ise beyne düşük miktarda elektrikle uyarı vermenin beyinde iki farklı hafıza işlevinde iyileştirme sağladığını gösteriyor. Araştırmada her gün yalnızca 20 dakika hafif seviyede uygulanan elektrik stimülasyonu ile beyinlerde iki farklı hafıza türünde bir aya kadar kalıcı iyileşme gözlendiği vurgulanıyor. Bu yöntem, ilgili bölgeye yerleştirilen elektrotlarla düşük miktarda elektrik aktarılması şeklinde çalışıyor ve pek çok hastalığın tedavisinde kullanılan bir yöntem olarak karşımıza çıkıyor.

Araştırma boyunca katılımcılara verilen kelimelerin hatırlanması üzerine kurgulanan çalışmada bunun günlük aktiviteleri tam olarak temsil edemeyeceği ifade edilse de elde edilen verilerin oldukça önemli olduğu söyleniyor.

D vitamininin depresyon ve anksiyete semptomlarını hafiflettiği kanıtlandı

D vitamini hem fiziksel hem zihinsel sağlığımız için yeterli miktarda almamız gereken bir vitamin, tıpkı tüm vitaminler gibi… Bu uzun zamandır bilinen bir bilgi. Ancak bunun yanında yürütülen pek çok araştırma, D vitamininin depresyon ve anksiyete semptomları hafiflettiğini ortaya koyuyor.

Geçmişten bugüne bu konuda yürütülen oldukça fazla araştırma var. Yeni bir çalışmada ise araştırma ekibi, şimdiye kadar bu konuda yürütülmüş 41 araştırmanın verileri üzerinde çalışarak kritik bir sonuç elde etti.

Buna göre depresyon gibi vakalarda uygulanan D vitamini takviyesi, kişilerde semptomları hafifletti. Plasebo uygulanan gruplarda görülenden daha yüksek olan hafifleme etkisi, depresyonda olan kişilerde D vitamini takviyesinin pozitif etkisini öne çıkardı.

Ancak 41 araştırmada toplamda 55 binden fazla kişiden alınan verilere rağmen uzmanlar depresyon gibi rahatsızlıkların tedavisinde tek bir neden ve yöntem olmaması gerektiğine dikkat çekiyor. Bu türden araştırmalar ile dünyada her yıl milyonlarca insanın hayatını olumsuz etkileyen depresyonun tedavisine katkı sağlanması hedefleniyor.

Tarihte ilk kez laboratuvar ortamında bir fare üzerinde kromozom mühendisliği yapıldı!

Milyonlarca yıllık evrim süresince bir hayvanın kromozom sayıları oldukça yavaş bir şekilde değişiyor ve gelecek nesillere aktarılarak kalıcı hale geliyor. Ancak artık bu milyonlarca yıllık süreci laboratuvarda oldukça kısa sürede yapmak mümkün.

Kök hücreleri ve gen düzenlemeyi kullanarak yürütülen araştırmada temel hedef kromozom mühendisliğini yani kromozomları manipüle edip değiştirerek şekillendirmeyi bir memeli üzerinde de test etmekti. Kromozom mühendisliği daha önce maya üzerinde başarıyla yapılmıştı ancak daha kompleks canlılar için zorlu bir görev olarak görülüyordu.

Çin Bilimler Akademisi’nden bilim insanlarının gerçekleştirdiği çalışmada bir fare türü üzerinde ‘kromozom füzyonu’ gerçekleştirildi. Farelerde ikişer çift kromozom kaynaştırılarak normalde olduğundan bir çift az sayıda yani 19 çift kromozomlu fareler üretildi.

Kromozom 1 ve 2 ile kromozom 3 ve 4 kaynaştırılarak döllenmemiş yumurtaralara enjekte edildi. Çalışma sonucunda 1 ve 2’yi taşıyan karyotiplerde embriyonik ölüm gerçekleşirken 3 ve 4’ün kaynaşarak oluşturduğu kromozom yavrulara aktarılabildi.

Bu çalışmadan elde edilen sonuçlar, memelilerde de kromozom düzeyinde mühendislik yapılabileceğinin kanıtı olarak gösterilirken aynı zamanda tasarlanmış DNA dizileriyle karmaşık çok hücreli yaşam oluşturma çalışmaları için de büyük bir adım olarak gösteriliyor…