Vikinglerin Bile Uğradığı, Dünya Tarihi İçin Büyük Öneme Sahip Ayasofya’nın Bir Mimarlık Harikası Olduğunu Kanıtlayan Özellikleri

Vikinglerin Bile Uğradığı, Dünya Tarihi İçin Büyük Öneme Sahip Ayasofya’nın Bir Mimarlık Harikası Olduğunu Kanıtlayan Özellikleri

Ayasofya, görkemliliğiyle ve güzelliğiyle İstanbul’un, hatta dünyanın en önemli yapılarından biridir. Kimisine göre dünyanın 8. harikası olan bu yapının içinde özel işlenmiş mozaikler bulunuyor. Öyleyse bakalım ne imiş Ayasofya’nın bilinmeyen özellikleri?

Ayasofya, hem Hristiyan hem Müslüman toplumu için oldukça önemli kabul ediliyor. Ayasofya’nın eski adı Kutsal Bilgelik Kilisesi olarak biliniyor. 1453 Fatih’in İstanbul’u fethi dolayısıyla camiye çevrilen bu yapının 1500 yıllık tarihi oldukça ilgi çekici ve sarsıntılı geçiyor.

Şuan cami olmasına rağmen Hristiyan turistler tarafından da yoğun ilgi görüyor, hatta dünyanın en çok ziyaret edilen müzelerinden biri olarak kabul edebiliriz.

İlk olarak; Ayasofya kim tarafından, ne zaman yapıldı?

Günümüzde ki Ayasofya, Bizans İmparatoru I. Justinianus tarafından 4 yıl 10 ay gibi kısacık bir sürede yaptırıldı. Ayasofya’yı, fizikçi ve matematikçi olan Anthemios ve geometri ve mekanik ustası olan İsodoros’a inşa ettirdiği biliniyor.

En başta bazilika planlı bir patrik katedrali olarak inşaatı tamamlanan Ayasofya, daha sonrasında 1453 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından camiye çevrildi. Daha sonrasında Ayasofya, Mustafa Kemal Atatürk ve bakanlık kurulunun onayıyla müzeye çevrilmişti. 2020 yılında ise Recep Tayyip Erdoğan tarafından tekrardan camiye çevirildi.

Peki Ayasofya’yı dünya tarihi için bu kadar önemli yapan ne?

Dünyanın 8. harikası olarak gösterilen Ayasofya, neden dünya tarihi için bu kadar önemli? Aslında bu sorunun cevabı, Ayasofya’nın yapımından günümüze kadar gelen tarihinde geçiyor.
916 yıl Bizans’ta kilise olan bu yapı Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u fethettiğinde camiye çevrilip 482 yıl cami olarak kullanılıp 1935 yılından 2020 yılına kadar da müze olarak kullanıldı.

Çok fazla kültürün bir araya gelmesini sağlayan Ayasofya’ya günümüzde müslümanlar namaz kılabiliyorken görmek isteyen turistler de giriş yapabiliyor.

Ayasofya hakkında daha önce duymadığınız bilgiler:

  • Ayasofya’nın anlamı
  • Üç kez inşa edildi
  • Viking yazısı
  • Mermer küpler
  • Minarelerin hikayesi
  • Dilek sütunu
  • Kubbe
  • İmparatorlar Kapısı
  • Apsis mozaiği
  • Payandalar ve Mimar Sinan Ayasofya’yı nasıl ayakta tuttu?

Ayasofya’nın anlamıyla başlayalım:

Ayasofya’nın ilk ismi Ayasofya değildi. İlk açılışında Büyük Kilise anlamına gelen (Megale Ekklesia) olarak adlandırıldı. Tabii, fetih gerçekleşince ismi Fatih Sultan Mehmet tarafından Ayasofya olarak değiştirildi. Sanıldığı üzere bu ismin Sophia aldı bir azizeye dayandığı bilgisi yanlış olarak kabul ediliyor. Aya (kutsal) , sophos (bilgelik) kelimelerinin birleşmesiyle ortaya Ayasofya ismi konuldu.

Tarihi yıkımlarla geçen Ayasofya 3 kere inşa edildi.

Ayasofya, aynı yer üstüne tam 3 kere inşa edildi. İlk olarak II. Konstantin tarafından yaptırılan ahşap yapı, yapımından 40 yıl sonra, isyanlardan kaynaklı çıkan yangın neticesiyle harap oldu.

II. Theodosius, tekrardan ahşap çatılı bir şekilde aynı yere inşa ettiriyor. 532 yılında bu yapı Justinianus karşıtı çıkan Nika İsyanında isyancılar tarafından tekrardan mahvediliyor. Fakat Jüstinyen dersini almış olacak ki isyanın hemen ardından tam 5 yıl 10 ay sürede çok görkemli ve aynı zamanda daha sağlam bir Ayasofya inşa ettiriyor.

Viking tarafından yazılan yazı

9.yüzyıla ait olduğu düşünülen bu yazı, Halvdan adlı viking komutanının yazısı olduğu düşünülüyor. Vikingler her yeri yağmalayarak göç ediyordu. Fakat Bizans’a bu amaçla değil, barışcıl ve ticaret yapma amacıyla uğraşmışlardı.

Halvdan, Pagan inancına sahip olduğu düşünülen bir komutandı. Ayasofya’dan etkilenip bir Hristiyan ayini yapılırken içeri giren Halvdan’ın Hristiyan olmadığı için bu yazıyı can sıkıntısından yazdığı düşünülüyor. Yazı Türkçe’ye çevrildiğinde ”Halvdan buradaydı.” olarak çevirebiliriz.

Mermer küpler

Sultan III. Murad döneminde Hellenistik Dönem’e ait bu küpler, 1250 litre sıvı alabiliyordu ve alt kısımlarında bulunan musluklar sayesinde kandillerde, bayram namazlarında şerbet dağıtılıyordu.

Minareler

Ayasofya, ilk inşa edildiğinde kilise olarak inşa edilmişdi, dolayısıyla herhangi bir minareye sahip değildi. Fatih, Ayasofya’yı ilk camiye çevirdikten sonra, kubbelerin birinin üstüne ahşaptan bir minare yaptırıyor, haliyle bu minare günümüze ulaşmadı.

Günümüzde bulunan minareler, Edirne Selimiye Cami’nin minareleriyle çok benzer olduğundan, tam olarak bilinmese de Mimar Sinan tarafından yapıldığı düşünülüyor.

Dilek Sütunu

Bu sütun hakkında bir sürü efsane ve hurafe var. Bu taş zaman içinde insanlar arasında kutsallık kazandı ve bu olayın sebebinin bu sütuna yaslanan imparatorun, başının ağrısının geçme nedeninin bu sütuna bağlamış olmasıydı. Zaman geçtikçe insanlar arasında bu sütuna inanış arttı. İnsanlar taşın yanına gidip taştan dilekler dilemeye başladı ve bu inanç hala günümüzde yaygın.

Kubbe

Ayasofya‘nın en büyük özelliklerinden biri mimarisi diyebiliriz. Bir kilise için fazla büyük gözükmesini sağlayan yapılardan biride ayasofyanın ihtişamlı kubbesi diyebiliriz. Bu kubbe 55 metre yüksekliğe ve 31 metre uzunluğa sahip oldukça büyük bir kubbe.

Mimarlar Ayasofya’nın inşası sırasında bina yapımında, mermer taş ve tuğla, kubbenin yapımında ise, depremlerde kolay kolay yıkılmaması için Rodos toprağından özel olarak üretilen, hafif ve sağlam tuğlalar kullanılmış.

İmparatorlar Kapısı

Yalnızca imparatorlar tarafından kullanıldığı için imparatorlar kapısı olarak adlandırılan bu kapı, Ayasofya‘da ana mekana girişi sağlıyor. Ayasofya’nın en büyük kapısı olan bu kapı, 7 metre yükseliğinde ve bronz çerçeveye sahip.

Bazı kaynaklarda bu kapının Nuh‘un gemisinin tahtalarından yapıldığı iddia ediliyor. Üzerinde ki mozaik ise Ayasofya’daki ilk mozaik olarak biliniyor. Yakın zamanda bu önemli yapı tahrip edildiğinden dolayı gündeme gelmişti.

Apsis Mozaiği

Aslında Ayasofya’da şuan bulunduğundan daha fazla figürlü mozaik olduğu düşünülüyor. Fakat İknoklazm Dönemi’nde bu tür görsel figürler bir çok kilisede yasaklandı ve kaldırıldı.

İkonoklazmı, bu tür görsel figürlerin dinden yasaklanmasını sağlayan ideoloji olarak adlandırabiliriz. Bu dönem sonunda tekrardan kiliselere mozaikler eklendi ve Ayasofya’daki en görkemli ve büyük mozaiklerden biri olan Apsis Mozaiği yapıldı. Bu mozaikte; ortada Meryem, süslü bir taht üzerinde oturmuş, kucağında ise çocuk İsa’yı tutuyor.

Payandalar ve Mimar Sinan Ayasofya’yı nasıl ayakta tuttu?

Ayasofya’nın ihtişamlı kubbesinden bahsetmiştik. 55 metre olan bu kubbe büyüklüğü ve ağırlığı sebebiyle oluşan dışa açılmalardan dolayı Osmanlı Dönemi‘nde dışardan kubbeyi sağlamlaştırmak amacıyla müdahalelerde bulunuldu ama kubbenin ağırlığını baskılayamadı. Bu sebeple hem Doğu Romalılar hem de Osmanlı, kubbenin etrafına payandalar yaparak oluşabilcek yıkımlara karşı önlem almaya çalıştılar.

Her ne kadar önlem alınmaya çalışılsa da, Ayasofya’nın ihtişamlı kubbesinin yıkılması an meselesiydi. Mimar Sinan kubbeyi taşıyan payeler ve yan duvarlar arasındaki boşluğa kemerler ekledi ve ağır kiriçlerle yapıyı destekleyerek bu sorunu çözdü.

Ayasofya‘nın dünya tarihi ve bizim tarihimiz için oldukça önemli olduğu aşikar. Bu da onun tarihinde gizli diyebiliriz. Bugün tarihi açıdan sarsıntılı, yapı ve mimari olarak çok önemli bir yapı olan Ayasofya’dan bahsettik, peki siz Ayasofya’nın tarihi ve mimarisi hakkında ne düşünüyorsunuz?

İLGİLİ HABER

İLGİLİ HABER