Yıllar Önce Ülke İçin Önemli Bir Gelir Kaynağı Olarak Görülen Kumarhaneler Hangi Olaylardan Dolayı Yasaklandı?

Yıllar Önce Ülke İçin Önemli Bir Gelir Kaynağı Olarak Görülen Kumarhaneler Hangi Olaylardan Dolayı Yasaklandı?

Bir zamanlar ülkemizde kumarhaneler serbestti. Kolpaçino filmindeki ya da Kurtlar Vadisi’ndeki gibi gizli saklı değillerdi, devlet onayıyla kumarhane açılabiliyordu. Fakat 90’ların sonunda yaşanan birçok olay nedeniyle kumarhaneler yasaklandı.

80’li yıllardan itibaren Türkiye’ye giren kumarhaneler, çoğunlukla Akdeniz ve Ege Bölgesi’ndeki otellerde açıldı. Bu bölgelerin seçilmesindeki en büyük neden ise Arap Yarımadası ve İsrail’e olan yakınlığıydı. Yani o bölgeden ülkeye turist çekilecek ve böylece sıcak para akışı sağlanacaktı.

Ülkemizde kumarhanelerin açılmasına izin verilmesinin temel sebebi buydu. Döviz girişi sayesinde ekonomik açıdan rahatlama isteğiydi. İstenilen olmuş, güzel bir gelir kapısı açılmıştı. İlk başta yalnızca turistlerin oynamasına izin verilen kumar, Anayasa Mahkemesi’nin kararıyla Türk vatandaşlarına da serbest bırakılmıştı.

İşte bu andan itibaren işler çığrından çıkmaya başladı ve film burada koptu.

Çünkü kumarı yalnızca zenginler değil orta gelirli hatta durumu olmayan ancak son parasıyla belki kazanırım diye düşünen vatandaşlar da oynamaya başladı. Çok sayıda kişi, borç batağına düştü ve aileler dağıldı.

Kolay para kazanma tutkusuyla kumarhaneler ülkenin dört bir yanına yayıldı.

90’ların sonunda artan intihar haberleri, faili meçhul cinayetler ve kara para aklama olaylarından sonra kumarhanelere karşı siyaset kulislerinde sesler yükselmeye başladı. Gündemden düşmeyen kumarhanelerle ilgili haberler, belgeseller yapıldı.

Ancak dönemin başbakanı Turgut Özal, kumar oynayanların sayısının artmasını bir zenginlik işareti olarak görüyordu.

“Parası olmayan kumar oynamaz” diyen başbakan, bir nevi artan baskıları bertaraf etme niyetindeydi. Çünkü krizden yeni çıkmış Türkiye’ye nakit para akışı gerekiyordu. Bunu da en iyi sağlayacak yollardan biri turizmdi, turistleri ülkeye çekmenin en kolay yolu da kumarhanelerdi.

Açıldığı ilk günden itibaren bütün ülkenin gündeminin ilk sıralarında yer alan kumarhanelerle ilgili tartışmalar 90’lı yılların sonuna kadar sürdü. 1996 yılında, zamanın kumarhaneler kralı olarak anılan Ömer Lütfü Topal’ın öldürülmesiyle beklenen son geldi.

Halihazırda kara para aklama, eroin ticareti, teröre yardım gibi birçok durumla anılan kumarhaneler halkın da tepkisini çekmeye başladı.

Özal’dan görevi devralan Necmettin Erbakan hükümeti; yayınladığı bir genelgeyle, gazetelerde ve halk arasında ‘tek kollu canavar’ olarak adlandırılan kumarhanelerin faaliyetini durdurma kararı aldı.

Bu kararın alınmasında sadece yaşanan olaylar yoktu.

O zamanlar yapılan açıklamaya göre kumarhaneler söylendiği gibi kar etmiyor, üstüne zarar ediyor ve vergi ödemiyordu.

Dönemin milletvekillerinden Kemalettin Göktaş, mecliste konuyu şu sözlerle açıkladı: 100 milyar lira civarında kira veren kumarhane sahipleri, zarar göstermek suretiyle, maalesef hiç vergi vermediler. Bunu şunun için söylüyorum; ülkemize, ekonomik yönden de maalesef belli bir katkısı olmamıştır.

1996 yılında alınan kararın yasalaşması yaklaşık 1 sene sürdü.

Bu sırada da tartışmalar devam ediyordu çünkü kumarhanelerde çalışan yaklaşık 20 bin insan işsiz kalacaktı. Ayrıca kumarhane sahipleri, ülkeye gelen turist sayısının azalacağını söylüyorlardı. Haksız değillerdi çünkü kumarhaneler kapandıktan sonra ülkemize gelen turist sayısında büyük bir düşüş yaşandı.

Kumarhane işletmecileri; mekanlarını Bulgaristan, Kıbrıs, Yunanistan gibi ülkelere taşıdı ve buralarda adeta bir turizm patlaması yaşandı. Tartışmalar altında kumarhaneler kesin olarak 1997’de kapandı. Mekanların kapatılması için verilen 6 aylık sürenin ardından da 11 Şubat 1998’de son kumarhanenin kapısına mühür vuruldu ve ülkemizde bir devir kapanmış oldu.

Türkiye’de kumarhane demişken efsane çiftimizi de hatırlayalım.

Bir zamanlar Türkiye’nin önemli gelir kaynaklarından biri olan kumarhaneler sizce yeniden açılmalı mı? Düşüncelerinizi yorumlarda belirtmeyi unutmayın.

Kaynaklar: Enver Kahvecioğlu, TBMM tutanağı, Hürriyet